30 Haziran 2009 Salı

Aziz Takmış Kafaya Bir Kere...


Aziz Yıldırım,sonunda ne yapacağını buldu.Ve bu sefer bütün servetini zaman makinesi yapılması için harcadı...Amaç 1.Yıla dönüp,Fenerbahçe Takımını kurup,şimdiki seneye kadar binlerce şampiyonluk kazanmaktı. Ama tek başına gitmekten çekinen Yıldırım,yanına o çağdaki insanlarla iyi diyalog kurabileceğine inandığı Recep İvedik'i de almadan edemedi. Yanlız o yıla döndüklerinde bir sorun vardı,futbol hala icat edilmemişti. Aziz yanında top getirmeyi unutmuştu,bir şekilde futbolu icat edip,Fenerbahçeyi kurup,anında Dünya takımı yapacaktı.Keza Dünyada başka bir takımda olmayacaktı zaten...Ama evdeki hesap,1.yıla uymadı...Futbol icat edeyim derken,çanağı kıran Yıldırım,Ayılar tarafından kaçırılan İvedik'ten de mahrum kalınca,kaderine ağlamaya başladı...Türk Futbolu onu çok özleyecek...

Madama'ya Uğur Böcüğü...



Madama mürebbiye olmanın yanında oldukçada becerikli bir ahçıdır.Yaptığı yemekler ile yüzlerce kişi aldığı kiloları hala verememiştir. Herkes tarafından tanınan ve sosyetenin ahçısı durumuna gelen madama'yı evinde ani bir şekilde Uğur Dündar basar,duruma şaşıran Madama'nın ağzı açık kalır,çünkü uykusuzdur,esnemektedir. Dündar hemen mutfağa dalıp,ruhsatsız evcil böcek arar.Ama malesef bulamaz,bakmadığı delik kalmamıştır ama birşey bulamaz.Madama oldukça titizdir.''Milyonlarca mutfak gezdim,bu en iyisi,içimden yemek yapmak geldi.Yardımcı olur musunuz Madama?'' Ve Dündar'a önlüğü giydiren Madama,objektiflere pozunu verir....

İlyas Anadolu Yollarında...


Kadim dedim,dost dedim,hezarfen demeyi unuttum.Türkiye'yi arşınlayarak gezen İlyas geçen haftalarda Doğu Anadolu'ya gitti.Gezmediği şehir kalmadı,çalışkan ve idealist bir insan olan İlyas'ın önündeki tek engel Sıcaktı...Ama o da nefsine yenik düştü ve serinleme pahasına oldukça rahat şeyler giydi.Soldaki resim çekildikten sonra İlyas'tan bir daha haber alınamadı,pozu verirken yüzlerce çiftçinin saldırısına uğradı ve apar topar kaçtı.İsmini Brüno olarak değiştirdi ve Almanya da konulu film endüstrisine hızlı bir giriş yaptı.''Baltaya Sap Ol Harold!'' isimli filminin çok ses getireceği söyleniyor,İlyas(Brüno) Sap rolünde dehşet performans sergiliyormuş...

29 Haziran 2009 Pazartesi

Amerika'nın Keşfinde Çip Parmağı...


Mavi Yolculuk baymıştı...Ben değişik bir heyecan arıyordum,İspanya'ya gittim.Kraliçe aile dostumuzdu,ona tekne sevdamdan bahsettim.''İlahi Çip,tek sıkıntın bu olsun be canım.'' dedi. Ve yanında bulunan adamının kulağına birşeyler fısıldadı.Adam geri gelene kadar Kraliçeyle,deniz mahsulleri paella yedik. Yardımcı yanında uzun saçlı,kız kılıklı bir adamla çıkageldi.Adam önce kraliçe'nin elini öptü,ardından benim yanıma geldi,benimde elimi öğer sandım ama o tokalaştı.''Kolomb,bu çok sevdiğim bir dostum Çip. Kendisi 3 hafta tekneyle tatile çıkmak istiyor,gerekli tekneleri ben sağlayacağım.Senin kaptanlık yapmanı istiyorum...'' Kolomb çok sevinmişti,işsiz güçsüz gezerken birden kaptan olmuştu.Hemen kabul etti. Ve 1 hafta içinde yola çıktık.Hasta bir Real Madrid taraftarıydı,bende onlara Süper Kupa da nasıl geçirdiğimizi anlatıyordum.Baya samimi olmuştuk,deniz keyfi çok iyiydi.Birgün köşkündeyiz,tekneyi kullanmak istedim,yanlışlıkla koordinatları bozmuşum. kaybolduk,garip bir adaya yanaştık.2 haftadır ilk kez karaya ayak basıyordum.Önceleri sendeledim.Ada çok güzeldi,bomboş bir arazi vardı,Kolomb'a döndüm:''İleride buraya 2 tane ticaret merkezi dikersen varya paraya para demezsin.''dedim. Hoşuna gitti ve başımıza oklar yağmaya başladı,Allahtan Ok-Şemsiyemi yanıma almışım. Kazasız atlattık,yanımıza siyahi adamlar geldi,bir tanesi beni görünce,cin görmüşe döndü:''Çip Gualke,Çip Gualke...'' diye bağırdı. Gualke onların dilinde efendi demekmiş.Herkes önümde eğildi,böyleyece arkadaşlarla da tanıştık.O gece mangal yaptık,Kolomb biraz fazla kaçırdı,sızdı kaldı.Ben sabahlıyordum çocuklarla,yanıma tıfıl bir adam yanaştı,herkes panikledi:''Monseynör,bendeniz Ameriko Vespucci...'' Herkes gülmeye başladı,ben altıma kaçıracaktım:''Macera dolu Amerika diyon ha...'' Boynunu büktü ve geldiği yere döndü,ertesi gün yerliler vedalaşmamız çok kötüydü,herkes ağlıyordu,yerli şefleri yanıma geldi,kelimler boğazında düğümlenmişti,ben bile çözemedim.''Paşam,seni çok sevdim.Artık sizinde bir isminiz var,buraya Amerika deyin,ve gözünüz gibi bakın canlarım benim...'' Sarıldık,ayırmak için su döktüler,Kolomb ile Mavi yolculuğa devam ettik....

Törkiş Boni-Klayt!


Yapımcılar toplandılar kendi aralarında,filmler için konu bulamadıklarından yakınıyorlardı. Bir tanesi uyanık çıktı:''Amerika'yı tekrar keşfetmeye gerek yok.Yapılmış filmleri tekrar Türkiye'ye adapte edelim,başarı kaçınılmaz olur.'' dedi. Herkes kendi aralarında konuşurlarken parmak kaldırdım,rüzgarın nerden estiğini anlamak için ama bana söz verdiler,verilen sözü asla geri çevirmem.''Amerika'yı kimse keşfetmedi,Kolomb ile oraya mavi yolculuk bahanesi ile gitmiştik.Neyse konumuz o değil,bi ara onuda dile getiririm.Amerika da gişe yapmış ve hayran kitleleri edinmiş filmleri tekrar çekmeye ben varım.Hatta bir tane hazır bende...'' Heyecanla beni dinliyorlardı,laptopumu açtım ve herkesin gözüne soktum:'' Faik ve Safiye alın size Turkish Bonnie Clyde...'' Ayağa kalkıp alkışlamaya başladılar,omuzlarda gezdim.Tebrikleri kabul etmek için bir eleman ihtiyacı bile duyuyordum o an. Ve ''Faik ve Safiye'' motor denmek için gün sayıyordu.Konusuda şöyleydi:
''Safiye yaşadığı Jet-Ski faciasının ardından,3 ay terapi görür.Terapiden çıktığı gün kafasına düşen saksının yaprağı artık bardağı taşırmıştır. Kişiliği Agresifus Saldırganus'a dönüşür.Ve sağa sola saldırmaya başlar.Metris cezaevinden tahliye olan Faik ile çay bahçesinde tanışırlar. Künefe çalmaktan 25 sene hapis yatan Faik,ilk gördüğü kadınla evlenmeye yemin etmiştir mahpushanede,sabunu düşürme tehlikesi ile 25 sene yıkanmayan Faik'i zenci sanan Safiye onunla geri dönüşü olmayan bir yola girmişlerdir...''

26 Haziran 2009 Cuma

Fenni Sünnetçi İlyas...


Humanistir...Hayvan sevgisiyle dolup taşar,Botanik aşığıdır...Vejateryendir,sadece tabuk kanadı yer...Ama herşeyden önce insandır İlyas,adam gibi İlyas...Hasta Beşiktaşlı olmasıda cabasıdır.Sene başında içki sofrasında:''Çip,bu sene Beşiktaş şampiyon olsun,dile benden ne dilersen!!!'' Yanımda Mursi,birbirimize baktık,Mursi entersan bir adam Nörolog yerine Ürolog'a giden bir delikanlı.Güldü:'' Olsun,toplu sünnet şöleni yap!'' İlyas ta içkinin etkisiylke:''Tamam lan,yapmayan g..ttür!'' dedi. Beşiktaş şampiyon olduğunda tam tura çıkacakken,Mursi onu dürttü:''Lan İlyas,şölen ne olacak ha?'' Dediğim gibi hümanist bir insandı,verdiği sözü tutmak zorundaydı.Çok para harcadı,345 çocuk demek 345 kesilecek pipi demekti. ''Çip,sünnetçiye ödeyecek param kalmadı.Biraz borç versene!'' Yutkundum:'' Olsa dükkan senin oğlum,1 sevap işleyecen tam işle bari,sen neden kesmiyorsun? Sevap çarpı 5 felan olur!'' dedim. Sevaba inanan bir kişiydi kendileri.Tamam dercesine yüzünde oluşan tebessümün ardından hemen onu dışarı çıkardım.10 tane makas aldım,parmaklarına monte ettim. Ve yürü dedim...345 çocuğu 35 dakikada sünnet etti. Artık aziz olmuştu ama pestilide çıkmıştı,hemen deklanşöre bastım.Bu mutlu anı resmettim....


Seni Özleyeceğiz Michael....



Senin şarkılarınla dans etmeyi öğrendik,geri geriye topuk yürüyüşü yaparken nerdeyse ayağımı kırıyordum.Korku filmlerinden korkmamayı Thriller ile öğrendim.Türkiye'ye konsere geldiğinde bir gece öncesi uyuyamadım heyecandan.Efsane ile bütünleşme heyecanı uykumu yenmişti.Konsere giderken arkadaşlarıma şaka yaptım:''Konser iptal'' diye,güldüler ama kısa zaman sonra ağlayanlar oldu.''Çip,şom ağzının içine edeyim...'' diyenler oldu.Ama aralarında aslında en çok bana dokundu seni izlememek,eve gelip senin kliplerini çektiğim video kaseti 2 kere arka arkaya izledim.Ama sen tekrar geldiğinde bu sefer ağzımı çoktan bantlamıştım ve seni sahnede izledim...Doya doya,bıkmadan...zamanın durmasını ve o anın bitmemesini istedim Michael...Dedim ya,dans etmeyi ve müziği biz 80 jenerasyonu seninle öğrendik,kızımı da senin şarkılarınla büyüteceğim,buna emin olabilirsin.Huzur içinde yat Efsane...


24 Haziran 2009 Çarşamba

''Hayırlı Evlat SAWaş''


Amerikalılar ile Sinema ortaklıklarının son meyvesi :''Hayırlı Evlat SAWaş'' oldu. Saw serisi ile Babam ve Oğlum'un karışımı olacak bu duygusal gerilim filmi için motor denmesi an meselesi.Çağan Irmak gerilim sinemasında fazla kabiliyeti olmadığını,senaryoyu özellikle Selim Çiprut'a yazdırmak istediğini söyledi. Selim Çiprut ise bu teklifi,SAWaş rolünü oynarsa kabul edeceğini bildirdi.Filmin konusuna gelince:
''Kamuran iyi bir aile babası,yılbaşlarında ise Noel babadır.Çocuğu SAWaş ta ona özenen bir çocuktur.Annesini Çağlayan Mitinginde kaybetmiş,hala bulunamamıştır. Babası Kamuran Noel baba kıyafetiyle çatıdan girerken,ev sahibi tarafından öldürürülür.Ölmeden önce cep telefonu ile kendi babasını arayıp:''Baba beni vurdular,SAWaş'a sahip çık,ona bir oda ver baba,orada ne b..k yerse yesin...'' der ve Allah'ın rahmetine kavuşur.O oda SAWaş'a tahsis edilir ama oradaki Emelleri iyi değildir.Kafasında bin tane tilki gezmektedir...''

''Yakalarsam...Ama önce kapıyı çalmalıyım''



Mursi tutturdu bana,Çip konulu birşeyler yazda bizde oynayalım diye. Kırmadım,yazdım ve eline verdim Mursi'nin(senaryoyu). Filmin adı''Yakalarsam tak tak ama önce kapıya tak tak'' Senaryo icabı Mursi kargo elemanı,ev sahibesine hergün kargo getire getire,gaza ve ihtirasa geliyor.Ve birgün teslimat sırasında yaşananlar,dakikası dakikası gözler önünde.Mursi çekimler için dublör kullanmayacağını açıkladı.Ev sahibesi Cemile rolü için tek başvuru olması ilginç.En azından onunda DİVA olması,filmin şimdeden gişe filmi olmasını sağlaması için yeterli.Beline kuvvet Mursi,yaparsın sen!!!

''Mursi A.q'' Yeni Albümü


Ve Mursi yeni albümü ile müzikseverleri ile buluştu.İsmail YK dan etkilenip ismini ''Mursi A.q'' yaptı.Herkesin aklına gelen şey olduğunu düşünmesine bir anlam veremeyen Mursi bütün A.q'ler küfür değildir.Benim açılımım ''Air Quake''Hem yeni hemde ilk albümünü piyasaya çıkaran Mursi imajı ile alakalı gelen sorulara ise:''Sponsorum altın firması tak derlerse takarım,benim işim bu...'' İlk klibi:''Mendili kaldır'' şimdiden en çok tıklanan video olmayı başardı. Klipte iddialı pozları ile dikkat çeken Mursi'nin görüntülerine RTÜK'ün ne karae vereceğini herkes bekliyor ama Atı alan mursi,Veliefendi de yarış kazanmaya azimli.Atına ''Bebik Bananahamik'' ismi veren Mursi insan sarraflığı sıfatı yanına birde Atçılığı ekledi.Bakalım...

Ahmet Çakar Bodrum da...


Giyerim,giymem,dedim,demedin...tartışmaları süredursun Ahmet Hoca Bodrum da bikinisiyle objektif karşısına geçti.Zeki Triko kataloğu için bikini giyen Ahmet Hoca:''Oh be dünya varmış,bikini hayatmış be!'' dedi. 2009-2010 sezonu için beyaz sayfayı temsilen beyaz bikini giyen Ahmet hoca:''Bu sene lig kıran kırana geçecek,ve ben bu sene bikiniden daha iddialı şeyler giymek için iddiaları artıracam..'' Bakalım Ahmet hoca bu sene neler giyip neler deneyecek ve neleri inkar edecek :)))

23 Haziran 2009 Salı

Mursiratör- Şarzım bitti


Ve Mursi yaptığı sporun ödülünü,kamera karşısına geçeceği Mursiratör-Şarzım bitti isimli film ile alacak. Buna göre TDK (Türk Dil Kurumunun) yarattığı Yüzde 100 Türk malzemesi ile üretilmiş Mursiratör,Etrafta motoru ile gezip,Şarj yerine Şarz diyen Androidleri bulup,teker teker yok ediyor.Peşinde ise Trafik Polisi Abuzer var,nedeni Mursi'nin A tipi ehliyetine 8 ay el konması,buna rağmen motora binmeye devam etmesi.Manyak bir heyecan denetimi...İzlemek lazım,şarz olun.....Aaaaahhh,mursi vurma,yalvarıyorum,vurmaaaa..........

2012 En İyi Yabancı Film Ödülünü kazandığımda...

Selim Çiprut'un Oscar Konuşması:


''Öncelikle bana bu onuru veren Sayın Akademi üyelerine çok teşekkür ediyorum. Ve benim bu günlere gelmemde,herzaman arkamda olup,uykusuz gecelerimi benimle paylaşan,hayatımın en zor döneminde yanımda olup,beni kanatları altına alan meleğime,sevgili eşime minnetarım.Bu benim değil,senin ödülün aşkım ve ben bunu senin için kazandım.Ve anne,hep bunu istedim ve sanırım biz başardık Anne.Başardık....''

''Teninin Kokusuna Özlem'e Son...''


Yıllardır Ten Kokusu Özlemiyle yanıp tutuşan Selami Şahin'e en büyük destek Lancome'den geldi.Firma yetkilileri,şarkının reçetesine göre bir koku hazırladı. Kokuyu ilk teneffüs eden Şahin:''Özlenen Ten kokusu bu işte,sanki teri eksik biraz,onuda eklediniz mi tamamdır...'' Yetkililerin kısa sürede ''İbnoz'' adlı bu kokuyu piyasaya çıkarmasına kesin gözüyle bakılıyor,Şahin reklam kampanyasının bıyıklı yüzü olacak...

Kod Adı İlyas...Evlere serviste sınır tanımasss...


Ekonomik kriz Kadim dostum İlyas'ı da kurbanları arasına aldı. Ne yapıp etti kendine ilave bir iş kolu yarattı...Kapı kapı gezerek ''Mutlu Sonlu Masajcı'' oldu. Genelde 100 kilo üzeri kadınlara hizmet veren İlyas,kısa sürede Franchise vermeye başladı.Mursi elemanlarından biri oldu,onun müşteri profili kaslı ve sportmen erkeklerdi. Ekonomik kriz İlyas'tan hiçte teğet geçmişe benzemiyor,sanki o ekonomik krize geçirmiş gibi...Aferin İlyas,bu doğru yoldan dönmek olmass...


22 Haziran 2009 Pazartesi

Havuç Yıllar Sonra Kamera Karşısında...


Onu herkes ''Çocuklar duyarsa b..ku çıkar!'' isimli diziden hatırlıyor.Havuç lakaplı,ısıtma reklamları yıldızı Furkan artık yeni bir dizi için kamera karşısında.Eski yıldızlarımızı sandıktan çıkarma zamanı geldi kampanyası ışığında Furkan'ı ''Pippi Uzunçoraplı Kız.'' adlı dizinin adaptasyonunda oynatma kararı verdim. Rolünü hemen özümseyen Havuç,hemen objektiflerin karşısına çıktı.RTÜK ile yaşanan dizinin ismi erotizmi çağrıştırıyor kavgası kısa zamanda sonuçlanacak,bize önerilen isimler arasında:'' Uzun Çoraplı Musfatali'' ; ''Külotlu Çorap Vahap'' ve ''Ayaklarınız Kokmasın Çocuklar.'' gibi isimler var,önümüzdeki günlerde kararını vereceğiz...

19 Haziran 2009 Cuma

Rakı Satışlarını Patlatmak İçin...


Son zamanlarda ki Rakı satışındaki düşüşleri azaltmak ve bunu arttırmak için son çare bana geldiler.Sadece sinemada yapılan reklamların yeterli olmadığını dedikleri anda:''Sinema Filmi yapalım.'' dedim...Sustular,hemen Sylvester'i aradım:''Sly,çabuk gel baba...'' 3 günde geldi,çabukmuş sözde.Alındım ama barıştık.Ve hemen senaryoyu verdim.Rocky'nin devam filmiydi,restaurant açıyordu ya son filimde,burada da TÜRK LOKANTASI açıyor,ve özellikle türk mezeleri ve yemekleri ile müşterilerini ağırlıyor. Rakı sofralardan eksik kalmıyor...Gerisi kakara makara...Sly özellikle bu sefer yediği yumruklardan değilde,Rakıdan kafayı bulmayı tercih ettiğinden,bu sefer Boks yok.Ama çok ısrar gelirse,Kırkpınar'ı ekleyebilirim.Arz Talep olayı...

Evli evine,Köylü Köyüne...


''Şatafattan bıktım Çip,bildiğin gibi değil...'' diye telefon açı Beckham,hemde sabahın köründe. Hemen teselli ettim.Al hanımı,çoluk çocuğu gelin misafirim olun dedim. Telefonu kapadım.wonDOr woman merak etmişti kimle konuştuğumu:''Çip,kim bu sabahın köründe?'' Güldüm.''Bizim David...'' wonDOr güldü:''Gene çocuğuna isim bulmanı mı istiyor? Özellikle Brooklyn'den sonra...'' Alınmıştım,David benim kankamdı, dostluğumuzun köprüsü asla yıkılmazdı.Bu nedenle onun ufaklığına köprü ismi koymak istedim:'' Haliç,Boğaziçi,Galata,Saraçhane... alternatiflerden bir kaçıydı.Ama sonunda Brooklyn'e karar kıldık. Neyse,çoluk çocuk geldiler,evimde ağırladım. Bizim Selocan da sağolsun özellikle Romeo'yu çok sevdi.''Daha basit 1 hayat istiyoruz Çip...'' diyerek sadete girdi. Bu konuda ciddiydi.Akıl fikir alışverişi en sonunda bir çözüme bağlandı. Köyde yaşamaya karar verdiler. Temiz hava,oksijen,dengeli beslenme,çocuklarının çiftçi yetişmesi...Ve Beckham ailesi köye yerleştik.bende birkaç gün bari kılavuz olayım dedim.İnek sağmayı beraber öğrendik.Genelde Victoria sadece sütü ısıtmayı beceriyordu.Ama Beckham ailesinin çehresi sayemde çok değişmişti.

17 Haziran 2009 Çarşamba

LOST Adası Belediye seçimleri


Ada'ya sonradan düşmemden dolayı,beni başlarda aralarına almadılar.Hor gördüler,buton'a basmam bile yasaktı. Ama sonra kendimi ispatladım ve herkes tarafından sevildim.Kazazedeler ile Others arasındaki barış içinde seçim şartı koydum. Buna göre seçimi kim kazanırsa 4 sene boyunca Ada onların elinde güzelleşecek,onların dedikleri olacaktı. Gayet mantıklıydı ve iki tarafından reklam kampanyası beni elimdeydi. Ciddi para yaptım.Ada'nın heryeri afişlerle süslendi bezendi.Herşey güzel bir Ada içindi...

LOST'un sonunu beklemeyin Çözdüm...Part 5


Lost'u aynı hızla çözmeye devam ediyorum,bu sefer ki kahramanımız 10 elinde 10 marifet Locke...
İstanbul da zor günler geçiren Locke'un parasızlıktan ağzı kokmaya başlamıştır. Bu kokuyu yerli dişmacunu üreticisi İpana bile giderememiştir.İsviçreli bilim adamlarının bu sefer toplanma sebebi budur.Ama gene bir çözüm çıkmaz. En sonunda yanıma gelir Locke:''Ya Çip,biliyormusun? Ben çok cahil bir adamım.Aramızda kalsın ama öyleyim...'' Güldüm:''Olum,senin cahil olduğunu Dünya gördü,babana böbrek kaptırman Dünyanın dilinde.Sen ne okudun bakiyim?'' Kafası önde,üzülmüş bir şekilde soruma cevap arıyordu:'' Bana bir kuşburnu söyler misin?'' diyerek sorumu değiştirmek istedi ama ben keline vurdum bir tane,cevap istiyordum:'' İlkokul terk Çip.Saklambaçta mızıkçılık yapan bir arkadaşımı 5 yerinden şişledim.'' pişman olduğu belliydi.Teselli ettim. Hemen Acun'u aradım,''John Locke Okumak İster'' konulu bir Var mısın? Yok musun? yarışması düzenledik.Toplanan paranın küçük bir bölümü ile onu okula yazdırdık.Diğerini ise Rajiv Gandhi yaptım. Locke Liseyi birincilikle bitirdi.Şimdilerde de Boğaziçi Üniversitesi İsviçre Çakısı Ar-Ge bölümünde okuyor...Okuyor,inşallah adam olacak...

Pitt ve Jolie Türkiye de Nikah Tazeledi...


Pitt ve Jolie ile aram beni evlat edinmek istediklerinden dolayı hep bozuktu. En sonunda dayanamadım ve bende evlatları oldum.Ve cici anne-babam'a Türkiye de Nikah tazeleme sözü verdim.Sağolsun beni kırmadılar ve geldiler. Seçkin davetlilerin katılımıyla gerçekleşen nikahta annemin şahidi Şıracı Memduh,babamın ki se Bozacı Nükneddin oldu.Gece boyunca tam tamına 345 litre limonata,2.5 ton tuzlu kraker tüketildi. Brad babamın Kolbastı oynaması çok kişiyi etkiledi,kendini troy filminde hisseden cici babam,sağa sola atlayıp zıplarken,davetliler arasında olan Cüneyt Arkınla da kısa süreli bir tartışma yaşadı.Jolie Anne,Pitt baba sizi seviyorum.ZORAKİ MANEVİ OĞLUNUZ ÇİP

''Hedef Vancouver,bir zahmet ''SÜPÜRRR!''üver...!''


Senaryosu ve Hikayesi bana ait olan ve çekimleri hızla devam eden ''SÜPÜRRR!'' isimli film 18 Aralıkta Vizyonda olacak...Son zamanlarda yapılmış en eli yüzü düzgün ve zeka dolu komedi filmi olacak olan ''SüpüRrR!'' umarım bu sene adından çok söz ettirir...

Will çok ÜRkEK....


Yıllardır Amerika'nın ve Dünyanın en iyi sit-comlarından biri olan Will and Grace tekrar ekranlara dönüyor.Debra Messing'in ayrılması ile dizinin sona ermesinden sonra aranan Grace rolünün sahibi Türkiye'den çıktı. Gelen teklifi hemen kabul eden Fatih Ürek,yaptığı basın toplasında eski Grace Debra Messing'e yüklendi:''Yetti be bu ne? Bir kere de he de!

Kapa çeneni de!'' gibi sert çıkışlar yaptı. Aynı şekilde diziden ayrılan Jack yerinede beni uygun gördüler ama benim basın toplantım olmadığından ilk kırılmayı orda yaşadım. Konuda değişen şeyler oldu.Buna göre ben ve Fatih,Will'in Türkiye de yaşayan amca oğullarıyız. Amerika'ya fırsat yakalamaya geliyoruz.Fatih fırsat yakalayamıyor,keza önü kesiliyor.Kurada Green Card çıkıyor isminide Latifah olarak kaydediyor. Will ise beni zorla o biçim yapmaya çalışıyor ama ben Nuh diyor peygamber demiyorum.

Çayçı Muharrem sunar:''Küp Şeker''


Sette çok nazım geçti Muharrem abi'ye.Hollywood'a giderken bile hep onu yanımda götürdüm,beraber Jet Lag yedik,türbülans'a girdik,cavity search yaşadık.Kardeşim gibi severim onu.'' Muhi,3 tea,Rabbit Blood please...'' kelimeleri setleri inletirdi.Ama çekimlerde ağzı açık izlerdi hep Muharrem.Gene setteyiz,Charlize Theron'un sahnesi var,bu gene ağzı açık izliyor:''Kitap gibi di mi Muhi,15.basıma gider nerdeyse...''Güldüm,o hala soğukkanlıydı.''Çip,bende oynamak istiyorum,kendi filmim olsun,çocuklarım dvdlerini,vcdlerini koysun,lazer discleri ile coşup babalarını izlesin.Çok istiyorum.Ama kendim olmak istiyorum,sevişmem,öpüşmem,kovboy olmam...kendim olmak istiyorum...'' Üzüldüm,sırtını sıvazladım,gereken neyse o yapılır bakışını attım. Bundan 2 ay sonra sete geldiğinde şaşırmıştı,bu sefer çay dağıtan George Clooney idi. Muhi'nin ilk filmi için motor demeye hazırlanıyorduk.Film kendisini anlatıyordu:''Konusu şöyle:Müşterilerinin çaylarına fazladan küp şeker koyan biri,Muhi'nin kaderi ile oynamaktadır.Bu kişi ile amansız bir kovalamanç içine giren Muhi acaba bu kişiyi yakalayacakmıdır?'' Gerilim ve sakarinin hat safhada olan bir yapım olan KÜP ŞEKER çok yakında sinemalarda...

15 Haziran 2009 Pazartesi

Uzay'in Yolu çakıl taşları ile dolu...


Körk ''Hey Sıpa...'' dedikten sonra ''Kessss'' dedi J.J.Abrams.Kafayı duvarlara vuruyordu.Beni kenara çekti:''Bak Çip,bir daha Spock demezse bu adamı setten kovacam.'' Kızdım J.J'e...''Sen bana uzaylı gibi nefes alan,davranan,oturup kalkan bir adam arıyosun demedin mi? Bundan iyisi yok oğlum...'' J.J sırtını döndü gitti.Ben de rol ve uzay Yol arkadaşım Topaloğlu'nun yanına gittim.Kendini rolüne çoktan kaptırmıştı,set aralarında bire:''Işınla beni Sıkati!'' diye bağırıyordu.Yanına gittim,sırtını sıvazladım:''Bak Mustafa,sana kefil oldum biliyorsun. Ama sende su istimal ediyorsun be abi.Bi Sıpak demek çok mu zor???'' Gülmeye başladı:''Sende bu kulaklar varken Sıpa'dan öte bül bül öte...'' dedi ve gülmeye devam etti. Alınmıştım,J.J'e gözlerimle:''Kov şunu baba!'' işareti yaptım. Muhasebeye gitti ve ilişkisi kesildi.Halbuki ondan kendisini oynanmasını istemiştim.Setten ayrıldaktan 3 gün sonra:''Sıpa'dan öte Bülbül Öte'' isimli şarkıyı yaptı.Birde yüzsüz yüzsüz Soundtrack için satmaya ne geldi.Olmadı Mustafa,Shame On You!

Ayvalık Tostu İmaj yeniledi...


Canınız çekti değil mi? Ayvalık Tostu yapan bütün büfelerde hep aynı tost resminin olduğunu ve o afişi yapam Mümin abi'nin 3.Porsche Cayenne'ini aldığını söylemek istiyorum.Artık insanların sıkıldığını duyar gibi oldum.Resimdeki tost ile gelen arasında dağlar kadar fark var...Büfe kültürünün yavaş yavaş ölümüne tanıklık eden ben,bu işe DUR dedim...Ve bunun için popüler ve şişman bir yüz kullanmak gerekiyordu.Ve ben buldum! Afişi hemen tasarladım.Ay başından itibaren artık bütün Büfeleri bu resim süsleyecek.Teşekkürler Hurley...

13 Haziran 2009 Cumartesi

Şampuan Reklamı ve İnsan Eşitliği



Reklamlarda,özellikle şampuan reklamlarında ki kadınların ve erkeklerin güzelliğine dikkat ettiniz mi? Ben burada bir ayrımcılık sezdim hep.Ve protesto için 4 ay arap sabunu kullandım saçlarım için.baktım kel kalacam,DOVE ile ile görüştüm.Onlara neden antipati duyduğumu söyledim,hak verdiler.Bir reklam kampanyanızıda ben yönetecem dedim.El sıkıştık.Önce yerli oyuncularla irtibata geçtim,hepsi dudak büktü.En sonunda Gollum'u aradım(Yüzüklerin Efendisinde ki karakter) Bir ara yüzüğü aramada teşvik-i mesai yaptığımızdan kırmadı beni.Havaalanında domuz gribi şüphesiyle alıkoydular.''Çip,bu mudur yani?Bu mu bana verilen kıymet?'' dedi,haklıydı.Çıktığımız gibi kaşıbeyaz'a gittik kebaplar havada uçtu.En sonunda iş konuşmaya geldi sıra:''Ne istersin Gollum,nedir Gönlün?'' dedim. Güldü,parmağını tuttu:''Precious'u isterim...Precious...'' Sinirlendim:''Yok ebenin ...'' tam gidiyordum durdurdu.Benden özür diledi,en sonunda anlaşmayı imzaladık:''Senelik 50 Kg Yüzük Makarna''ya imzalar atıldı ve reklam kampanyası çekildi...Gene başarmıştım,hepimiz Gollumuz,sevgi ortak Yolumuz...

2.5 Porsiyon Adam...


TV lerimizde Sit-Com eksikliği aynen devam ediyor.Bir baba yiğit çıkıpta ben de Sit-Com yapıyorum diyecek gücü bulamıyor kendinde.Ama ben diyorum:''Güç bende artık...'' Senaryosu ve Hikayesi Bakkal Eşref'e ait :''2.5 Porsiyon Adam istermisiniz Madam.'' isimli dizi için ABD den Charlie Sheen özellikle DHL ile getirildi. Bunda benimde çok büyük faktörüm vardı.Keza DHL'in sahibini iyi tanıyordum.Neyse geldi,tanıştık Charlie ile.Beni simayen tanıyormuş,olabilir dedim.Dizi de biz kardeşiz,o uçuk kaçık,ben içine kapanık,karısından banduzu yemiş ezik bir babayı canlandırıyorum. Oğlum rolünde ise Caner var. Çekimler gayet neşeli geçe dursun,ziyarete geldi 1 gün Ahmet Dursun.Caner'e şişe kola getirdi.Halbuki sette Caner'in eline şişemsi ürünler verilmeyecekti,suyu bile pet bardakta içiyordu. Kolayı dikti,ardından önce Ahmet Dursun'a,ardından kendi kafasına şişeyle vuran Caner yoğun bakıma girdi.Ahmet ufak sıyrıklarla atlattı ama olan bizim projeye oldu gene...Opppsss!

Kültür - Sanat Alışverişi...

Kitap kurdu değilimdir. Olmak isterdim belkide ama olamadım. Ama güzel kitaplarıda eş dostlarla paylaşırım.Ferrarisini Satan Bilge'yi okudum.Çünkü arabayı satın alan bendim,benim hakkımda neler düşündüğünü merak ettiğim için okudum. Çok eski bir arkadaşım olan Ahmet'te yaşadıklarını kitap altında topladı.Bana her anlattığında ağzım açık dinlediğim hikayelerini,benim gazımla kitaplaştıran Ahmet'in kitabı:''Çöl Anılarım.'' seçkin kitap evlerinde satışa çıktı. Kitabın film haklarıda bende.Yanlız ''Ayı''yı oynayacak oyuncu için sıkıntımız var,LOST ta oynayan kutup ayısı Flurby,yoğun programından dolayı teklifimizi kabul etmedi. Ben de en son olarak teklifi Recep İvedik'e götürdüm.Ayrı kutupların insanları olduğumuzu söylesede ,düşünmek için zaman istedi...Çok güzel film olacak.Özellikle Ahmet ile Ayı'nın bire bir sahneleri bayağı ses getirecek...

Güneşi Göremeyenlere 2.Fırsat


Güneşi Gördüm Filmi gişeleri silip süpürdü.Ama bu güzel filmin gişede ki başarısı yapımcıları 2.sini yapmaya itti. Yapım şirketi ile bu konuda bir toplantı yaptık:''Çip,sen global bir adamsın.Öyle bir 2.film yapalım ki,Dünya sinemalarını da silip süpürelim.'' Onore olmuştum,yapılmalı mutlaka dedim.Sonra da ekledim :'' Bu sefer biraz bilim-kurgu katarsak bu iş sanırım olur.'' Alkışlar patladı,tebrikleri kabul ettim ve 3 ayda senaryoyu yazdım.Okudukça senaryoyu daha çok beğeniyordum.Lucas Film bu işe ortak oluyordu.Onlarda son derece heyecanlıydı.Ve en kısa zamanda motor diyoruz:''Güneşi Görürsek Solarız'' Çokk Yakında Dünya Sinemalarında

Diziye sadece dokundum...Cidden ama!


Dizi sektörü de krizi yaşayanlardan.Yaşamayan sektör yok zaten. Bana genelde çok danışırlar diziciler,Çip ne yapalım?ne edelim?Sonumuz nereye uzanıyor?Bu sene şampiyon kim olur?Eurovision'u kim kazanır?...Elimden geldiğince cevaplar onları tatmin bir vaziyette sete yollarım. Bu sefer durum öyle laylom değildi.Bir dizi yayından kaldırılmak üzereydi...Milyonların izlediği bir diziydi bu ama konusu itibariyle yayından kaldırılma kararı alınmıştı.Hadi Çip,sen aslansın,yaparsın,bize bir çare dediler... O sıralarda Jack (Nicholson) ile MSN de konuşuyoruz,çok dertli.Artık ABD'den sıkıldığını,başka yerlerde yaşayıp, daha basit işler yapmak istediğini söyledi.Hemen atla gel dedim.O gece beni uyku tutmadı,çünkü NBA finalleri vardı onu izliyordum.Sabahına Jack te geldi ve yapımcı kanalda buluştuk.Afişi ben hazırladım.Dizinin adı Cinnet Mahallesi idi. Başlarda Cennet olan Mahalle, sokağa yeni Taşınan Hıdır ile cehenneme dönüyor.Bu kadar ufak bir dokunuş.Herkes alkışladı,Jack sarıldı...Gene manyak bi iş başarmıştım.

12 Haziran 2009 Cuma

Maksat Hizmet...


Zamanında ülke ''Hayali İhracat'' ile çalkalanırdı. Yapmasını bilen köşeyi dönmekte zorlanmıyordu.Ama legal değildi,onun için yapanlara hep kıl oldum. Halbuki Hayal Etmek,Hayal Görmek,Hayal Kurmak ne kadar güzel şeylerdi.Bu kılkuyruklar benim için bütün Hayallerimi yıktı...Ta ki geçen haftaya kadar. Arkadaşlarla oturuyoruz,krizden etkilendiklerinden yanımdalar,benden akıl istiyorlar ama bende de taze bitti. Küçük bir çocuk girdi olduğumuz ambiansa.Çocuk nasıl ağlıyor,nasıl ağlıyor bildiğiniz gibi değil. Ardından 4-5 çocuk daha aynı şekilde ağlayarak içeride,hemen ayaklandım.Ne olup ne bitiyor diye. Öğrendikki,hepsi Babla'yı görmüşler.(Bülent Abla) Bir anne söz aldı:''Çip,çocuklarda ki korkuyu görmeniz lazımdı.Hepsi Hayalet görmüş gibiydi...Hayalet'' Hayal et biraz Çip dedim kendi kendime.''Hayalet'' diye söylendim,dediğimi duyan çocuklar fırladılar,peşlerinden de anneleri. Arkadaşlar bana bakıyordu,pis pis sırıttım.Çünkü dudağımın kenarında yediğim Çikolatalı Brownie'nin izleri vardı.Islak mendili uzattı bana İlyas,sildim.Ağzımdan çıkacak kelimelere endeksliydiler:''Çocuklar korkmamalı,çocuklar neşedir,çocuklar yaşamdır. Onlara güzel 1 yaşam vermek için,Hayaletleri hayatlarından kazımalıyız.'' İlyas güldü:''Nasıl olacak o,deterjanla mı?'' Kızdım,elimi masaya vurdum(herzaman vurduğum elim) ''Hayır Hayalet Avcılarını kuruyoruz.'' Hemen ardından Orhan baba'nın şarkısı duyuluyordu:''Güzel bir dünya için,barış için...'' İlk avımız Babla'ydı,bizde korkuyorduk ondan,asıl korkumuz aramızdan biri ile evlenmesiydi...RastgelsinnnN!

Riddick Günlükleri'ni açıklamak bana düştü...


13 Haziran 1985
Sevgili Günlük;
Bugün karne verdiler ve ben de aldım.Ağabeyimden duymuştum,çok güzel olduğunu.Ben de en sonunda aldım.Ve ilk seninle paylaşıyorum. Her yerde pekiyi yazıyor,babacığım bana akşam bilgisayar getirdi:Sinclair 48 K.Herkese babaları Commodore 64 alırken bana neden 48 K uygun görüldü.Neden? Neden? Babama çok kırıldım,yazın sokağa çıkmak istemiyorum.Güneşi görmek bana haram olsun,haram olsun sevgili günlüğüm.Hadi biraz Donkey Kong oynayalım.Öptüm seni eRİDİK bittik günlüğüm benim.


The Incredible Hulki...


Yemek programından ,yarışma programına kadar bir sürü programa katıldım. Saadettin Texoy'u canlı yayında dövdükten sonra böyle ağır programlara katılmayacağımı söyledim. Ceviz'i çok sevdiğimden,Hulki'nin teklifini kıramadım.Konumuz küresel kriz ile Chris Angel'ın paralel globalleşmesiydi...Çok keyifli bir sohbetti,o ara ben bir pot kırdım:''Seni gidi cevizkıran,yılanı deliğinden çıkaran...'' sözlerini mırıldandım.Öyle bir sinir sormayın,suratı yeşil oldu.Reji'ye döndüm:''Reklam'a geçin a.q...'' dedim. Hulki jöle yeşiliydi. Reklama geçtik:''Çip,bazen eşeğin delik olan heryerine su kaçırıyorsun.Bu programı milyonlar izliyor.Lütfen yapma bir daha...'' Haklıydı,mahcup olmuştum.Kendimi affettirmem gerekiyordu.Ang Lee ile konuştum,yeşilimsi suratlı 1 adam arıyorlardı.Sinema filmi için.Aklıma Hulki geldi,hemen aldığım gibi doğru Hollywood'a... Deneme çekimi için aldılar onu.Ama renginden bişey kaybetmiyordu.Tam umudu kesmişken beni gördü karşısında:''Seni gidi cevizkıran...'' Yine yeşillendi Hulki,ve herkes ayakta alkışladı.Oldu bu iş derken.Sözleşmesi olan kanal
acil olarak geri çağırdı.Onun yerine birini bulmam gerekiyordu,Edward Norton'u istemeye istemeye çağırdım.Hulki'ya yazık oldu...Hala içimde kalmıştır bu olay.

Karne ödülleri Pisiklet....


Heyyyy Ebeveynler;

Çocuklarınızın bu mutlu gününde onları ödüllendirmek istemez misiniz? İstersiniz değil mi? O zaman kapın çocuklarınızı doğru Pisikletçiye...Onları pisiklet ile ödüllendirin. Unutmayın ki,çocuklar bizim geleceğimizdir.Ve onları psikopat yetiştirmeyin. Solda resmi görülen SAWaş,karnesinin berbat olmasına rağmen ailesinden bisiklet isteyince olay oldu.İstemekte direnincede kapıya konan SAWaş'ı Kızılay büyüttü. Büyüdüğünde kendinden büyüklere hazırladığı eğlenceli oyunlarla milyonların sevgilisi olan SAWaş,çocukken hayal edip alamadığı pisikleti ile gezmekten büyük haz duyuyor...Üstelik bisiklet fabrikasını satın aldı.

Ajda...benzeri yok Ay da...

Yıllardır konserine çıkmadan önce onunla De-Caf(anlamayan için kafeinsiz) Cafe Latte içeriz. Kendimi bildim,bileli bu olayı yaparız. Geçenlerde Rumeli Konseri öncesi gene ellerimizde Decaf'ler,heyecan bende dorukta,keza Ajda'ya film teklifinde bulunacam.Ellerimin titremesi bayağı ilgi çekti:''Çip,hayırdır ne bu heyecan.Napolyon'un tahta geçişini kutlama konserinde bile bu kadar heyacanlı değildin.'' Güldüm.''Ya Ajda,yıllardır seni gözlemliyor ve dinliyorum.Çok acayip bir insansın sen.Yaşlandıkça gençleşen başka biri yok bu cihan-ı alemde.Ve ben senin hakkında bir film yapmak istiyorum.İzin verirsen...'' Çok heyecanlandı,beni alkışladı,hemen bir şarkı söyledi bana,anında:''Sen iste herşey çok güzel olur,sen iste elbet bir yol bulunur...'' Ve ben O yolu buldum:''Ajda Pekkan'ın Değişik Yol Endamı...'' yazdım çizdim,ajda'nın sevgilisi rolünde Brad Pitt oynayacaktı.Bir okuyum sana dönerim dedi.Birkaç ay sonra Benjamin Button olarak sinemalara döndü...Yeter artık,bu kadar olmazzzzzzzzz!

Hollywood da Çip Fırtınası...

Anlattıkça anlatıyorum,sizler duymaktan bıktınız,ben söylemekten bıkmadım.Hollywood da manyak bir etkim var...Genellikle projeleri üretirim,onlar üzerlerinde biraz oynayarak film yaparlar.İlk kıvılcımı çakan kişi hep ben olurum. Bebek Cafe de oturuyorum,elimde gazete,diğer elimde kahve,diğer elimde sigara,diğer elimde açma.Şaşırdınız değilmi?Ahtapot'un kollarını haftasonluk ödünç almıştım.Neyse,keyif dorukta:''Çip naber?'' Aaaa,bir baktım Hakan Peker. Çokta severim.Sarıldık,sarmalandık.Sohbet sohbeti açtı.Keyifsizdi. Hemen moral verdim:''Sıkma tatlı canını okşa bostan patlıcanını.'' Güldü,ardından ben aklımdakini ortaya çıkardım:''Hakan ya,filmde oynamak istermisin? Sana özel seni anlatan bir film?'' Şaşırdı,heyecandan çayı üzerime döktü:''Hay senin içeceğin çayın da...'' Özür diledi ve ben fikrimi söyledim.''Senin en hit şarkının isminden bir film yapalım...'' Hemen ayağa kalktı ve sağa sola atlayıp zıplamaya başladı:''Bir efsaneydi efsaneydi senle beraber olmak...'' Arada cafedeki bütün masalar talan oldu,apar topar onu dışarı çıkardım.''Bir efsaneydi...filmin adı. Senaryosunu yazacam.Okeymiyiz?'' çakıştık,ben senaryosunu yazdım.Hollywood'a yolladım. 1 sene cevap gelmedi ve bir gün sinemada Will Smith'in ''I am Legend'' filmini görünce düşüp bayıldım,ayılır ayılmazda avukatımı aradım...Yargı süreci devam ediyor...




11 Haziran 2009 Perşembe

LOST'un sonunu beklemeyin Çözdüm...Part 4


LOST aydınlanmaya tam gaz devam ediyor.Bu sefer gözükara yakışıklı doktorumuz Jack Shepard:

İstanbul'a alışamadı bir türlü Jack...Önceleri dil sorunu çekmeye başladı,ardından da Derek Shepard ile akraba olup olmadıkları dedikoduları onu hayatından bezdirdi. Bir sabah telefonla uyandım.Acil köprüye çağırdılar beni.Yolda giderken ufak bir detayı atlamıştım,Boğaziçimi?Fatih Sultan Mehmetmi? İçgüdülerim çok kuvvetliydi.Boğaziçi köprüsünü seçtim,gene yanılmamıştım.Köprü üzerinde trafik durmuştu.Arabamdan indim kalabalığa koştum. Benden başka koşanlarda vardı.Geleneksel Asya-Avrupa maratonu koşuluyormuş. Korkuluklarda biri asılıydı,bu Jack idi.Yanına kimseleri yaklaştırmıyordu.''Çipppp,Allahıma şükürler olsun!'' dedi...Derdini dinledim,istanbul da kendini bulamamıştı.Bunca sene doktorluk okuyup,doktor olmasına rağmen iş bulamadığından yakındı bana.Sırtını sıvazladım:''Bu kadar Hipokrat yemini ettim Çip...'' Korkma çarpılmazsın dedim. Hemen üzerine atladım ve onu içeriye çektim.Alkışlar koptu,yanımıza bir adam geldi.''Çip,benim hastanem var.Jack'i bana yolla lütfen!'' Melek gibi bir adamdı,Jack'e göz kırptı,ardından öpücük attı.Sevgiden sandım. Ertesi gün Jack iş için o hastaneye gitti. 2 Ay Jack'ten haber alamadım.Ani bir ziyaret yapayım dediğimde,Jack'in fabrika ayarlarında oynama olduğunu gördüm.''Hoşgeldin Çip,yeni formatımı nasıl buldun?'' Bulunacak birşey yoktu,Jack değişmiş,Jackie olmuştu...Bana çay getirmeye gitti,bende hemen o hastaneden topukladım...

Kutsi'den Derek'e Şapırtttt

Ekranlarımızda ''Tohtorları'' şekerimiz,tansiyonumuz çıka çıka izledik. Bu dizinin Grey's Anatomy'den uyarlandığını E.T bile biliyordu.Grey's Anatomy yetkilileri bütün ''Tohtorlar'' ekibi için bir kokteyl düzenlediler. Bizim tohtor Kutsi,Grey's Anatomy'nin sıkı bir takipçisi ve özellikle Derek Shepard'ın büyük bir hayranı olduğunu söylüyordu hep bana.İlk Tohtorlar dizisinin senaryoları yeminli tercüme bürosundan bire bir hiç değişmeden geldiğinden,okuduğu rolün büyüsüne kapılan Kutsinin Derek'e karşı çok büyük bir hayranlık beslediğini söylemektende gurur duyduğunu söyleyen Kutsi,Derek Shepard'a şapırtttt diye bir öpücük vermeyide ihmal etmedi. Kıyafeti için herhangi bir yorumda bulunmak istemeyen oyuncu,kendimi rahat hissettiğim her kıyafeti girerim yorumunu yaptı.

çok Böyük İskender...Yoğurtlusundan

Benim bildiğim tek vadi vardır.O da yıllardır iki ailenin birbirlerini yiyip bitirdiği Yeşil Vadi. Kurtlu olanını sevmiyorum.Neden mi? Siz kurtlu elma sever misiniz? Yoooo..Eeee,o zaman bende Vadinin kurtlusunu sevmiyorum. Orada bir karakter var İskender Büyük,sonunu başına al Büyük İskender. Şimdi o grup Muro the Kıro'dan sonra yeni bir film yapmaya hazırlanıyormuş.Bu sefer kahraman bu büyük insan olacakmış. İsmide KURTLAR VADİSİ CLAUDİO...Claudio'yu araştırdım ve bunun G.Saray'ın eski kalecisi Taffarel olduğunu öğrendim. Filmin konusunu daha çok merak etmek üzereydim ki telefonum çaldı,Taffarel arıyordu:Bayağı bir konuştuk telefonda,yaklaşık 2 saat.O konuştu ben dinledim,o konuştu ben dinledim.Telefonu kapattığımda ağzım açık aldı.Şoktaydım.Çünkü ben brezilyaca bilmediğimden söylediği hiçbirşeyi anlamamıştım. Sinirlendim,hemen Şaşmazlara ulaştım.Daha ortada senaryo yokmuş. Ama ön planda Büyük İskender'i istiyorlarmış.Oliver Stone'u aradım:''Ya Oliver,sen Alexader 2'yi çekmeyi düşünüyormusun?'' Güldü:''Çip,senin bu sorularına hastayım ben ya.Platoon 2'yi de çekelim diye ısrar ediyordun.Bazı filmlerin ikincisi olmaz....'' Bu sefer ben gülmeye başladım:''Senin haberin yok bizim ülkede yellensen film yapıyorlar.Al kameranı gel...'' Sağolsun aldı geldi.Ve beyin fırtınası başladı...Ve senaryoya karar verdik,buna göre İskender Kebabın tarihçesini filme çekecektik, hem Türkiye tanıtım fonundan da para alacaktık.Herşey hazırdı,tek büyük sorun vardı.Büyük iskenderi oynayacak oyuncunun ağır konuşmasıydı.120 dakika olan film,onun ağır konuşmasından dolayı 250 dakikaya çıkmıştı. Benim zekam sayesinde filmi 90 dakikaya indirdik.Büyük İskender'i sağır ve dilsiz yaptım...Ama esas film oldu.İzlemek lazım!!!


Aç değilim Ama Açıktayım...

Kadim dostum Mursi sonunda en büyük dileğine ulaştı.3.yaş gününden beri spor yapan Mursi'yi sonunda Armani keşfetti. Keşfedilmek için sabun mu düşürmem gerekiyordu diyen Mursi,herşeye rağmen hayatından memnun...Genelde boxer giydiğini söyleyen Mursi,slip dona bir türlü alışamadı.Topluma bir mesaj ver dediğimde:''Alışmamış g...tte don durmaz...'' diyerek gene gönülleri fethettiği gibi insanları daha çok düşünmeye itti.

10 Haziran 2009 Çarşamba

Belgrad Ormanından Sherwood Ormanına...

Baymıştı Belgrad ormanı.Hem yürüyüş pisti,hem aynı tip atraksyonlar.Sıkılmıştım. Hem hava değişimide gerekliydi.Hemen atladım uçağa,istikamet Büyük Britanya. İner inmez hemen soluğu Sherwood ormanında aldım. Doğa ve Ben yanlız,romantik dakikalara şahitlik yapıyorduk. Bir öğlen gene yabançileği topluyordum,anneme yollayacak,bana reçel yapacaktı.Ve birden ağaçtan biri atladı.Üzerinde tayt vardı,kafasında kesik bir şapka ve üzerinde tüy.Bana doğru yürüyorlardı:''Hayırdır Halloween partisi mi var?'' Cevap vermediler,ben elimdeki yabançileklerini onlara yar etmemek için hızla yedim.O kılkuyruk yanıma geldi:''Cebinde ne varsa alalım lütfen?'' Güldüm,cebimdekileri çıkardım.Üzerimde TL vardı.Aldı şaşırdı.''Bu ne parası?'' Güldüm:''Türk parası beğenemedin mi? Hem sen kimsin paşam? Bu ne kılık kıyafet,böyle Taksimde gez,sağlam parmak yersin...'' Yanındaki adamlar gülüyordu,o gülmedi:''Benim adım Robin Hood...'' Güldüm:''Anşante Mösyö,ben de Çip'' diyip elimi uzattım. Adamlarından birinin çığlığı ormanı inletti:''Çiiippp...Çiipp...Çiiipppp(Ekosu)'' Herkes şaşırdı,beni selamladılar.Robin de mahcup oldu:''Kusuruma bakmayın tanıyamadım abicim.'' dedi.Yanağına patlattım şaplağı.Nedir bu hırsızlık olayı dedim,bana zenginden alıp fakire verdiklerini söyledi.Kahkahalarla güldüm:''benim geldiğim yerde fakirden alıp zengine verirler,sen kafayımı yedin Robin...'' Kahkahalarla gülüyordum,Robin utandı,kafası önde ormanı terk etti.Bir daha onu gören olmamış.Son aldığım duyuma göre bir tatil köyünde okçuluk dersi veriyormuş.

Pinokyo'nun uzayan şeyi aslında....

İlkokulda beraber okuduk onunla.Güleç yüzlü,şeker oğlandı Pino. Tahta olmuş,odun olmuş,kalas olmuş hiç farketmez,bizim için cana can katan bir arkadaştı. Babası Gepetto onu çok severdi,annesi olmadığından onu sevmeyenler P..ç yakıştırması yapıyordu.Onu bu durumda teselli eden hep ben oluyordum:''Ya Pino,takma bunları canım,bak bana Çip diyorlar.Tersten oku...'' Hemen cevepladı:''P..ç'' Kafasına vurdum,elim acıdı:''İçinden oku dedik.'' Güldü,o günden sonra hep beraberdik zaten. Ve Tarih sözlüsüne kaldırılmıştı,hiç çalışmamıştı.Bir şekilde sıyrılmak istiyordu.Öğretmen sordu:''Bana Talas ırmağı savaşını anlat.'' Pino yutkundu ve sallamaya başladı:''Dün akşam elektrikler yoktu,trafo patladı ve elektriksiz oturduk bütün akşam Örtmenim...'' Ve birden Pino'nun pantalonunda bir hareketlenme gördük.Pino devam ediyordu:''Mum yakmak istedim ama ev o kadar soğuktu ki yakamadım,her yaktığımda sönüyordu..''Ve Pino'nun pantalonu patlayacak gibi oldu ve patladı.Dışarı çıkanı gören kızlar bir anda çığlığı bastılar,benim ise midem kalkmıştı.Teneffüste oturup aramızda konuştuk,yalan söylediğinde cinsel organı uzuyordu.garip geldi bize,tam çözüm bulacaz derken,okulda küçüklü büyüklü bütün kızlar Pino'nun önünde kuyruk yaptı.Söylediği her yalana,10 TL ödediler. Pino'nun ünü okulu aşmış,Finlandiya'dan bile onu görmeye gelenler oluyordu.Bir tarafı kalkmıştı,bu bizim Pino olamazdı.Yüzümüze bakmıyordu artık.Bu beni oldukça üzüyordu ve en sonunda bir akşam peruk takıp müşteri olarak yanına gittim,yalan söylemek üzere iken hemen dayadım eteri..Bayıldı ve Gepetto babaya götürdüm.Onu yaparken burun ile cinsel organ kablolarını ters bağlamış.Düzelttik. Çok huzurluydum.Pino'ya geri kavuşmuştum...diye düşünürken o artık bambaşka bir kişilik olmuştu.Yalan'a tövbe etmiş,Umre'nin yolunu tutmuştu...

GELme Bana Çikolata Sevgilim.!.!.

Ülker grubuna Willy wonka'yı kattıktan sonra,bir şekilde bana olan manevi borçlarını ödemek için. Beni reklam filmlerinde oynatmak istediler.Çok onore oldum.Önce senaryo geldi bana,söyleyeceğim tek kelime vardı:''Gel bana çikolata sevgilim,ben seni sevdikçe severim...'' Replik zor değildi,hemen ezberledim.Ve set için Hillside Sauna'ya gittim.Rol arkadaşlarımı bekliyordum.''Çip,deli bir süprizimiz var!'' dediler.Bende Naomi,Tyra Banks,Jessica Alba üçlüsü arasında gidip geliyordum.Sauna'ya girdim.Kamera karşısında yerimi aldım.Heyecanla rol arkadaşımı bekliyordum.Birden yer sallanmaya başladı. Deprem oluyor diye kaçtım,herşeyim açıktaydı.Gizli saklım yoktu kimseden.Meğerse rol arkadaşlarım geliyormuş. Yutkundum,yutkunmasam onlar beni yutacaklardı. Biri sağıma diğeri soluma oturdu:Cafe Crown arası olmuştum...

Alkol Alma...Çarpılma

Arada birde toplumsal mesaj vermekten kaçınmam,bugünde Alkol'ün tüm kötülüklerin anası olduğunu vurgulamak amacım...Yakında bilboardlarda bu resimler alkolseverler ile buluşacak.

''BANA YALAN SÖYLEDİLER,BANA YALAN SÖYLEDİLER,ALKOL'DEN ÇARPILMAZ DEDİLER...'' ***

***Issız adam'ın şarkısı'nın müziği ile




100...Ve Dalya

Blog'umda ki 100.yazımı Çip ailesine adıyorum...iyi günümde,kötü günümde yanımda olan eşim wonDOr woman,biricik kızım Selocan...hepinizi çok seviyorum,ailemizin güzel,mutlu ve sağlıklı günler yaşaması temennisiyle...

LOST'un sonunu beklemeyin Çözdüm...Part 3

Çok mail aldım.Öyle böyle değil.Çip,lütfen LOST'a devam et,uykularımız kaçıyor. Karakter olarak insan kalbi kırmak lügatta yazmaz.Bende aynen anlatmaya devam ediyorum.J.J Abrams'a arada hala çok kızgınım,onuda eklemeden geçemeyeceğim.O zaman devam bu yola baş koydum,dönmek yok dönen ''o'' olsun:




Sawyer,İstanbul'a ayak bastığında yerler çamurluydu,ayağındaki ayakabı eskiydi,hemen Mahmutpaşa'ya gidip ona güzel bir ayakkabı aldık.Onun İstanbul'a ilk gelişi değildi,bir dondurma reklamında oynamak için teklif almıştı.ABD de dolandırıcılık yapıyordu o zamanlar,bu teklif ona gayet cazip ve lezzetli geldi. Onun için Türk insanını ayrı seviyordu. Bu seferki gelişide öyle oldu.Mahmutpaşa da 100 metre yürüdük 10 kız yandı bitti kül oldu.Sawyer çaresizdi bana baktı:''Allah vergisi Sawyer,senelik taksitlere bölüp gelir vergisiyle ödersin.''dedim. Ama İstanbul kızları yanıp kül olmaya devam ediyordu. 1 haftada bu sayı 3467 kişiye çıkmıştı.İstanbul Valisi Celalettin Cerrah beni aradı.Kendisi ayrıca Sayid Cerrah'ın akrabasıydı.''Çip,bu böyle gitmez.Şehirde kız kalmayacak.Buna yalvarıyorum bir çare bul.'' Bulmak için şehirden uzaklaştım.Ailemle Antalya yaptık.Arada yanan kız sayısı 13548'e ulaştı.Döner dönmez Sawyer'ı uzun saçlarından sürükledim.İtfaiyeye gittik,ona kıyafeti giydirdim.Hoşuna gitti:''Hayırdır Çip.Konulu filmde mi oynicam?'' diye takıldı. Çok lakayıt 1 adamdı,onu bozmadım:''He ya Gavur Kukusu Cayır Cayır Yanıyor filmin adı.'' dedim.Güldü,ismi fazla uzun bulmuştu. 1-2 tokadın ardından durumu kavradı.Buna göre yanına koşan kızlara elinde hortumla su sıkacaktı,böylelikle kızların yanması engellenecekti...Gene İstanbul'u kurtarmıştım,ama bu sefer kızlar soğuk algınlığı ile yataklara düştüler.Olsun yanmaktan iyiydi...



9 Haziran 2009 Salı

Helen-Paris el ele,az kalsın gidiyorduk güme...

Hector ve Paris benim amca çocuklarıydı.Kardeşim kadar çok severdim onları. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Hector olgun bir adamdı,Paris ise nay nom bir çocuktu. Paris'i ilk milli olmaya götürdüğümüzde heyecanını görmeniz gerekirdi:''Titriyorum Çip...'' dedikten sonra,sırtına vurduk ve içeriye soktuk.Sokmaz olaydık,o günden sonra uçana kaçana yazmaya başladı. ''Çip,buna bir çözüm bulmamız lazım.'' dedi Hector. Gençtir,ne yapsa yeridir dedim.Hata bendeydi. Yan köyün kralının karısını baştan çıkardığında durumun ciddiyetinin farkındaydım.''Aşığım Helen'e abi...Helen Helen Helen...'' Hadi len dedim,sana kızmı yok oğlum,sana vermeyecek kız lezodur edebiyatı yaptım.Ama tutmadı. İş gene bana düşmüştü,Helen'e dil dökmeye gittim ama onlar kan döktü. Helen'in kocası Ağa Memnu kafama kanyak şişesi atmıştı.Bende bunu gurur yaptım ve Paris'e gazı verdim:''Helen'i paketleyip getirecem sana.Valla...'' Ve doğumgününde süpriz bir şekilde Helen'i pastadan çıkardım.Paris çok mutlu olmuş,Hector trip atmıştı.Atsın dedim,aşk bu,çocuk mutlu olsun dedim. Paris'e doğumgünü hesiyesi devasa bir at gönderdiler.Herkes çok sevindi,tek soğukkanlı olan bendim:''Bu ata binemeyecen,veliefendidede yarışmayacak,nesine seviniyorsun.Parçalayanın köylüye yakacak yardımı olur.Çok istersen ben sana Midilli alırım,erkek olanından,ona binersin.'' dedim.Dinlemediler.İçinden bir sürü denyo çıktı,sağa sola saldırdı. Herkes panikle kaçışırken,ben dahil,biri kıstırdı beni. Adı Achilles midir nedir,bana kılıçla sözde gösteri yapıyor,çıkardım tapancamı,o panikle topuğuna sıktım.Anında öldü.Ve kaçmaya başladım.Nasıl oldu bilmiyordum ama bu olayı ileride tıpta ''Aşil Tendonu'' olarak işlettim.O adamcağıza bir nebze olsun saygı dedim.




Selocan....Yani Çip J.R 2 yaşında...

Her başarılı Çip'in arkasında bir kadın vardır derler.Ben bu konuda biraz torpilliyim.Benim 2 tane var.Geçen hafta wonDOr woman'ın doğumgününü kutlamıştım.Bugün ise arkamdaki ikinci uğurum,Selina'nın doğumgünü.2 sene evvel bugün hayatımıza bir girdi pir girdi.Hep bir kız çocuk hayaliyle yanıp tutuşurken,Selocan bu ateşimi söndürdü.Nice mutlu senelere Selocan...Sen bizim en büyük uğurumuz,annenin ve babanın biriciğisin.Geçen sene doğum gününde 1. filmim motor demişti,bugün 2.yaş gününde 2.si motor diyor.Demek ki baban sana her doğumgününde bir film yapacak.Seni çokkk seviyoruz Selocan...Çip JR...Happy birthday...Barney ne demiş:I love you,you love me.We are happy family....


MFÖ kabuk değiştiriyor...

Sufi Sufi Sufi Sufi...heyya heyya ...ile büyüyen bir jenerasyondan geldim bu günlere...O günlerden bugüne değişmeyen şey Fenerbahçe'nin türkiye kupasını hala kazanmamış olmasıydı.Ya neyse ne! Bizim Saint-Joseph'liler mezun günündeyiz,adı Petit-Pain (pöti pen okunur) Arkadaşlarla konuşuyoruz,yanıma Fuat geldi.''Selam Çip,nasılsın?'' Fuatta bizdendi,el sıkıştık,onu arkadaşlara takdim ettim.Arkadaşlarımdan izin istedi ve beni kenara çekti:''Fuat abi,ayıp olmadı mı sence?'' Hemen gönlümü aldı sağolsun''Yıllardır aynı tempo giden tarzımız var,ve biz artık sıkıldık.Yeni birşeyler yapmak lazım,bize bir el at.'' Ne eli atayım dedim,şunun şurasında 4-5 sene daha müzik yaptınız parayı kaptınız,yoksa biteceksiniz dedim.Fuat'ın gözünden yaşlar aktı:Fuat abi,dost acı söyler.Sana da Acılı bir dürüm söyledim.Yiyelim sonra konuşuruz dedim. Sonra konuştuk,fotoğraf makinemi aldığım gibi üçünü karşıma diktim. Baktım elleri kolları durmuyor,birbirlerine el ense tokat,gıça parmak:''Yeterrrrrrrr!'' diye bağırdım.Soyunun ulan dedim. Özkan şaşırdı,Fuat bana kaydırıyordu:''Ya kim bu ya?Nerden bulursun bu adamları?'' Sinirlendim,hemen yanına koştum:''Bak televizyon üzerine çıkmakla adam olunmuyor,sıkıyorsa benim üzerime çık....'' Tam bana vuracakken ben hızlı davrandım ama yumruğum Mazhar'ın eline geldi.Ve çatlattı. Dişimi gösterdim onlara,2 çürük,1 kanal tedavim vardı. Hemen soyundular ve kamera karşısına geçtiler.Bakalım günler ne gösterecek...Görecez....