18 Ocak 2012 Çarşamba

Bedelli Askerlik ve Ben!


Türkiye’de üzerine yapılmayacak ve kesin sonucu olan tek şey vardır.O da erkeklerin Üniversiteyi genelde kadınlardan daha sonra bitirdiğidir.Bunun altında yatan tek bir sebep vardır:Askerlikten kaçmak.

Yıllardan 1991.Saint-Joseph son sınıftayım. Herkes harıl harıl Üniversite sınavına çalışıyor. Ben sınıfın zıpır delikanlısıyım,arada bir test çözüyorum,o da diğerlerine ayıp olmasın diye. Sonra muhabbete giriyoruz. Arkadaşlarımla konuşuyorum hedef İşletme ama en kötü ihtimal Fransız Dili ve Edebiyatı taktikleri yapılmış bile. Ulan dedim,8 sene boyunca Fransızcadan illallah ettiniz,4 sene daha Üniversitede ne halt yiyeceksiniz diye sorduğumda gelen cevap netti:’Askerden başka türlü nasıl kaçacağız!’ Valla şahsen ben askerden kaçmak için 4 sene daha Madame Bovary’i hayatta çekemezdim. Ben zamanı gelsin görürüzcülerdendim. Ve Marmara İşletmeyi kazandım. Askerden kaçmak için Rus dili ve edebiyatını kazanan bir arkadaşım bile vardı. Öğrendim ki karısından bir Rus hatun yüzünden boşanmış.Askerden kaçarken doluya tutulmuş çocuk.Yazık ya. Ve Üniversiteye girdim ve işte ikinci sene askerden kaçan bir sürü kişi tanıdım. 7.senesini okuyan,8.senesinden gün alanlar.Dur dedim ya,ben böyle olmam ,salak bunlar ya bile dedim.Ve yıllar yılları kovaladı.Bir bakmışım 5.sınıftayım ve babamın önüne gelen transkriptim bir nevi Schindler’in listesiydi. 38 dersim vardı. Neredeyse birinci sınıftan beri ders vermemişim,ben neymişim be dedim kendi kendime ve arkadaşlardan gazı aldım. 7.sene sonunda mezun olmuştum. Artık askere gitme vaktim gelmişti,Üniversite’den çıkışımı aldığım gibi Fatih Askerlik şubesine koştum. ‘Beni askere alın!’ diye yalvardım. Şube’de bir teyze vardı,yüzüme baktı güldü :’Kasım sevkini yaptık paşam.Başka bahara artık.’ dedi.O teyzeye yalvardım,bir kişiden bir şey olmaz,alın beni gideyim işte dedim. Teyze Musallat 2 filminin teyzeleri gibiydi , Nuh diyor sadece nuh diyordu. ‘Seneye Kasım’a hazır ol!’ dedi. Çok kızdım, gözüm döndü ‘Evimden alırsınız artık,bi daha ben buraya gelmem!Burası benim için bitmiştir!’ dedim ve çıktım şubeden. Ve 17 Ağustos depreminden sonra bedelli vurdu bana. Ve bu fırsatı kaçırmam dedim. Ve hemen gerekli işlemleri yaptırdım. Ocak’ta gideyim sonra vazgeçerler falan dedim kendi kendime.Malatya yolları gözükmüştü bana. Tarkan da orada askerlik yapacaktı. Arkadaşlarım beni arayıp ‘Çip,yaşadın Tarkan’la beraber askerlik yapacaksın!’ dediler. Bi tarafımla güldüm ‘Binlerce kişi arasında Tarkan’ın saç telini göremem,görsem de ne yapacam,turşusunu mu kuracam!’ dedim.Ve o gün geldi.Rahmetli annem bana bot almıştı,kızdım ona,anne oradan veriyorlar ya,hamallık mı yapacağım dedim.Keşke yapaydım ya! 28 gün için yola çıktım. Ve ilk gün ayağıma bot vurdu.O gün ana gibi yar olmadığını anladım. Yürüyemiyorum,yere basamıyorum. Hemen revire gideyim dedim. Ve dakika bir gol bir istikamet revir dedim. Doktor ayağıma baktı, bir şeyin yok dedi. Ve eğitime dönmemi söyledi. Oldu paşam dedim ve eğitime giderken kaçtım ve bizim binaya girdim. Dışarıda tipi vardı, ne eğitimi ya,hava soğuk,ayağım da ağrıyor dedim ve içeride sigaramı yaktım.Yanıma 39 yaşlarında bir asker geldi.Ben bedelliler arasında en küçüğüydüm,39 yaşında abilerimiz,amcalarımız da vardı.Onu da bizden sandım.Yanıma geldi,bana kol attı.Samimi olduk abiyle. ‘Nasıl geçiyor kardeş?’ diye çok naif bir soru sordu. Elimde sigara ben başladım dert yanmaya ‘Nasıl geçsin diiitttttt,ayağıma bot vurdu ,doktormudur nedir beni geri yolladı ditttt…’ dedim. Güldü . Koridorda bir asker uzun dönem başka bir askere tokat atıyordu,ağzımda sigara ‘Baksana hıyara çocuğa nasıl vuruyor!’ dedim. Abim bana baktı güldü.’Çağırsana o hıyarı buraya!’ dedi. ‘Sıkıyorsa sen çağırsana’ dedim,keşke demez olaydım.Koridor bir anda ‘Orhan hıyarı gel buraya!’ sesiyle inledi. Asker koşarak yanımıza geldi ve tertibim sandığım o abime ‘Emret komutanım!’ dediğinde ağzımdaki sigarayı ışık hızıyla alıp avucumun içinde imha ettim.’Sana kapalı yerlerde askere el kaldırma demedim mi!’ diye bağırdı ve Osmanlı tokadını patlattı. O sırada hayatım film şeridi gibi üstelik 3D olarak gözlerimin önünden geçti. Sonra abimin ceketinde bende olmayan bir şey fark ettim :’Yıldız’. Sağ omuzda 3 sol omuzda 3 tam 6 yıldızı vardı. O gün öğrendim ki 3 yıldız Yüzbaşıymış. Bana gülerek ‘Asker sen de ya eğitime ya dinlenmeye git,gözüm görmesin seni !’dedi. Ben ayağımın ağrısını unutup eğitime gittim. Ve o ayağım bir daha ağrımadı. Ve yıldızların aslında gökyüzünde olmadığını askerlikte öğrenmiş oldum.

Ve 28 günümün ilk günü böyle geçti. Şimdiki bedelliler para verecek ve bunları yaşayamayacak diye içim kan ağlıyor. Tarkan mı ne oldu? Ranzalarımız yan yanaydı, aynı takımdaydık. Neler mi yaşadık,ne siz sorun ne ben anlatayım.Ama sanırım isterseniz ileride anlatacağım…