11 Ağustos 2009 Salı

Amy ile Ortaklık düşüncesi...


Amy Winehouse,ilk çıktığı günden beri takip ettiğim bir kadife sestir.Çok canlı izledim onu,canlı olmasa neden izliyim hem zaten. Birgün oturdum izliyorum,ve kafamda şimşekler çaktı.İsim marka,ses karizma,geriye bas bas paraları Leyla kalıyor dedim. Konser sonrası kulise gittim,lafladık.Kameraya ''Marhaba Turkiye'' dedi.Ona ülkemiz hakkında ne bilip bilmediğini sordum.Direk Şiş Kebap dedi.Sinirlendim,o arap yemeğidir dedim.Performansın manyaktı,dile benden ne dilersen Amy dedim,yaptığı patavatsızlık yüzünden özür diledi.Affettim,en asıl olan insan dedim.Peki,Türkiyeye yatırım yapmak istermisin diye sordum.Gözleri faltaşı gibi açıldı,olay ne dedi.Alkol ile arası iyiydi,birşey bulmam lazımdı,hemen 5 saniye gibi bir zamanda...''Winehouse'' dedim...baktı bana.Çip,manyak fikir dedi! Anlamadım,anlamamda uzun sürmedi.Türkiyede bir şarap evi açmaktan bahsediyormuş,Winehouse ingilizce Şarap evi demekmiş meğer...Victor Levi artık tarih olacak,keza ''AMY Şarapevi'' artık İstanbulda yerini alacak.Allah sonumuzu hayır eder işallah. De mi Amy?


Çip is BACK...Arada İkoncanlar da İnsan...


Uzun zaman oldu.Yoktum,biliyorum.Ve geri döndüm,yeter dedim.Hemde doğumgünü partimle döndüm.37. Yaşgünümü önemli insanlarla kutladım,zaten kimlerle beraber kutlamış olduğumu göreceksiniz.Davetlilerden biri Milli İkoncan idi.İkoncan diyince hep kafamda,Terminatör tarzı birşey yarattım.Aklım hep Sarah Connor Chronicles'a gitti.Ama yakından uzaktan alakası yokmuş.Bizim gibi insanlarmış onlarda.Nerden mi anladım? Beni karşısında görünce heyecandan 40 cm lik topuğunda dengesi bozulup yere düştükten sonra,kalçası moraran İkoncan'ı gördükten sonra,ona Voltaren önerdim.Ve anladımki,onlarda bizler gibi insan.nefes alıp,tabarrud eden kişiler...Neyse partiye dönecez...

21 Temmuz 2009 Salı

Ve Hakkımı Aldım...


İlk günden beri FaceBookta fazla mesai harcadığımı gören Zuckerberg,özel jetiyle beni yanına çağırdı.Bu kadar geç çağrılmamın kırıklığını jetlag de attım zaten.Girdik toplantı odasına başta havadan sudan sohbet ettik.Sonunda sadete geldi:''Çip,incredible bir kişiliksin.Senin gibi 3 adamım olsun,dünyada Book bırakmam.Yeminle...'' Ben sadece kafayı sallıyor,kendimi ağırdan satıyordum.Gerçi son günlerde 3 Kg almıştım,ağır abi sayılırdım.Ve önüme bir sözleşme uzattı,okudum,15 sayfaydı ama birşey anlamadım,çünkü sözleşme Japoncaydı ve benim japonca konuşmam vardı,okumam yoktu. Zuckerberg bana madde madde anlattı:'' Sana hisselerimden 0,758 ini devredeceğim.Aylıkta 12.568 Dolar hesabına aktarılacak.6 Ayda bir primde alacaksın.Hanukkah ve Roshashana da çift maaş alacaksın...'' Düşünmek için süre istedim,keza bana yemek parası vermeyeceğini söyledi.Ona hemen tokadı yapıştırdım:''Mark,life comes from throat...'' Ne demek istediğimi anlamadı,''Can boğazdan gelir'' i nasıl anlatabilirdim? Olsun,karın tokluğuna bastım imzayı...Hayırlı Ossun Aleme...


20 Temmuz 2009 Pazartesi

Dumansız Hayat Başladı... Yuppi...



Türkiye için bir Milat olan ''Dumansız Hayat'' dün itibarı ile başladı.Bunun için bir sürü reklam kampanyaları ve organizasyonlar düzenlendi.Benide aradılar.''Çip,ne diyorsun?'' dediler. ''Ne diyim abi,amaç halka hizmetse ben ordayım'' dedim.Ve Nihat Odabaşının kamerası karşısına geçtim ve pozlarımı verdim...Şu anda Bilboardları süslüyor.Ama ufak bir detayı atladık,elimde sigara varmış...Oppppsss!

10 Temmuz 2009 Cuma

Mavi Yolculuk Bekle Beni ....



Ve 1 Hafta yokum,mavi yolculuğa çıkıyorum.Biraz kafa dinliyip,genious fikirlerle geri dönmeyi düşünüyorum,1 hafta sonra tekrar buralarda olacağım...Hadi bana bay bay :)))

''Çip'' Sinema Filmi Olacak...İnşallah :)))

Kısa zamanda kendini çok sevdiren ''Çip'' karakterini senaryolaştırmaya karar verdim.Ve çalışmalarına başladım.Bakalım ortaya nasıl birşey çıkacak ama ben umutluyum...Güzel birşey olacağından,aşağıda ''Chip'' filminin Synopsisini okuyabilirsiniz:
ThE ChiP’

‘’Tarih’in taşları yerinden oynayacak…’’


Çip,çocukluğundan beri hayal aleminde yaşayan,37 yaşına gelmesine rağmen hala içindeki çocukla yaşamaktan mutlu olan bir adamdır. Aile şirketinde çalışmasının dışındada,senaryo yazmaktadır.Kızı ve Eşi’ne tapan biridir.

Moris ve İlyas; Çip ile aynı okulda okumuş.İleri zekalı 2 bilim adamıdır.Genç yaşta elde ettikleri başarılar ile Yurtdışında burslar kazanmış ve Dünya’nın sayılı bilim adamlarından olmuşlardır.Son 5 senede üzerinde çalıştıkları ‘’Zaman Kapsülü’’nün artık son aşamasına gelmişlerdir. Bu proje üzerinde çalıştıklarını onlardan başka kimse bilmemektedir. Artık zamanda yolculuk yapmak için her şey hazırdır:Yolcu dışında.Kendi aralarında konuşurlarken,yolcu seçiminde son derece dikkatli olmak zorunda olduklarının farkındadırlar.Bu kişi güvendikleri ve onlara inanan biri olmalıdır. Kafaya kafaya verdiklerinde akıllarına herhangi bir isim gelmez.Laboratuarda masalarını düzenlerken birden masanın üzerinden yere yıllık düşer ve bir sayfası açık kalır.İlyas ve Moris açılan sayfadaki resme bakarlar,ardından birbirlerine bakarlar.Aynı anda sevinç çığlığını basarlar:’’Çipppppp!’’

Ertesi sabah Çip’i ararlar.Çip onlarla dışarıda bir Cafe de buluşur.’’Kafanızı kaldırıp Kahve içecek zamanıda buluyormuşsunuz demek ki!!’’ İlyas ve Moris birbirlerini süzerler,artık konuya girmenin zamanı gelmiştir.’’Çip,farzetki zamanda yolculuk yapma şansın var.Nereye gidersin?’’ Çip,gülmeye başlar:’’Bilmem,ama gittiğim yerden kart atarım…’’ Kendi kendine gülmeye başlar,Moris ve İlyas son derece ciddidir. Çip’in gülmesi yavaş yavaş azalır.İkisine birden bakar:’’Lan,siz zamanda yolculuğumu buldunuz?’’ Moris panikle masada bulunan kahvesini döker,İlyasta paniklemeye başlar.Çip onları izler,kafasını sallar.

Çip’i laboratuar’a getirmişlerdir.Çip ‘’Zaman Kapsülü’ne bakar. Bu plajdaki soyunma kabinlerine benzemektedir. İlyas ve Moris ona her şeyi izah ederler. Kapsülün içinde kontrol paneli,onun etrafındada düğmeler vardır. Çip kapsülü incelemeye devam eder.Her dokunuşunda Moris ve İlyas panikler.’’İnsan bari daha küçük bir şey bulur,ne bileyim saat gibi bişey,hiç yaratıcı değilsiniz be!’’ Çip’i apar topar kapsülden çıkarırlar. Ve akıllarında ki soruyu sorarlar:’’Zamanda yolculuğa var mısın?’’ Çip gülmeye başlar.’’Varım tabi.Bekleyin çanta yapıp geliyorum.Ya siz lisedeyken çatlaktınız,şimdi kafayı falan sıyırdınız be!Benle dalga geçmeyin…’’ Çip sırtını dönüp uzaklaşmak üzereyken Moris ona seslenir:’’ İnsanlık için…’’ Kilit kelime kullanılmıştır,Çip geriye döner ve Moris ve İlyas’a sarılır.

Birkaç gün sonra Çip ile Laboratuarda buluşurlar.Büyük gün gelmiştir.’’Hanımla ufaklığa iş gezisine çıkıyorum dedim,gidipte dönemezsem ağzınıza sıçarım ha!’’ Moris ve İlyas kafalarını sallarlar ve Çip kapsüle girer,kapsül kapanır.içeride mikrofon vardır.’’Hangi yıla gitmek istiyorsun Çip?’’ Çip mikrofona döner:’’Fransız ihtilali olmasında neresi olursa olsun…’’ Gülmeye başlar.İlyas ve Moris huzursuzdur.Yaptıkları seçim hakkında tartışmaya başlarlar.O sırada Çip kapsülde bir vidanın gevşediğini görür:’’Ulan yapacaksınız tam yapın şu işi be salak herifler!’’ Cebinden anahtarını çıkarır ve vidayı sıkıştırmak için kullanırken,destek aldığı eli ile yanlışlıkla bir tuşa basar.Kırmızı ışık yanar.Moris ve İlyas hala tartışmaya devam ederler.Çip içeride panik olmuştur.Ne yapacağını bilemez ve başka bir tuşa daha basıp yanan ışığı söndürmeyi dener ama diğer tuşa basmasıyla makineden inanılmaz bir ses gelir.Moris ve İlyas’ta bir an korkarlar.’’Zaman Kapsülü’’ harekete hazırdır.Ama henüz bir tarih ayarı yapılmamıştır. Çip panikle ‘’Random’’ tuşuna basar.Ve bir anlık ışık demeti ile birlikte etraf karanlığa bürünür.Işıklar sönmüştür.Moris ve İlyas panikle çekmeceden aldıkları Fenerleri çıkarırlar.Kapsüle baktıklarında,görünen manzara karşısında şok olmuşlardır.Kapsül yerinde yoktur,yerinde dumanlar çıkmaktadır.Ve sevinmeye başlarlar,ardından İlyas’ın suratı asılır:’’Geriye nasıl dönecek? ‘’ Moris’in de yüzünde bir anda korku hakimdir:’’Geri dönüşü değilde,ya Tarihi değiştirecek bir şeyler yaparsa…’’ Moris ve İlyas inanılmaz paniklerdir.Elleri kolları tutmamaktadır.

Geniş bir çimenlik alanda bir adam uçurtma uçurmaktadır. Havada bozmak üzeredir.Gök gürlemeye başlar.Hemen ardından şimşek çakar.Şimşeğin çakmasıyla ‘’Zaman Kapsülü’’ oraya düşer.Uçurtma uçuran adam panikler,elinde uçurtmasını bırakıp heyecanla kapsüle koşar.Tam yakınlaşmışken içinden Çip çıkar.’’Sizin yapacağınız kapsülün be taaa mına koyiimmm!’’ Çip ile uçurtmayı uçuran adam göz göze gelirler. Çip gülmeye başlar:’’Ben kamera şakası yiyecek adammıyım be?Birde üşenmeden adamı giydirmişiniz.’’ Adam meraklı gözlerle Çip’e bakar. Çip etrafını gözler:’’Dekorda iyiymiş,masraftan kaçınmamışsınız bakıyorum.’’ Adam hala Çip’e bakmaktadır,dediklerinden bir şey anlamaz.Ve en sonunda sessizliği bozar:’’Hello Sir,My name is Benjamin Franklin…’’ Çip güler:’’Bende Muhammed Ali…’’ Gülmeye başlar,o sırada etrafına bir sürü kişi gelir,kendi aralarında konuşmaktadırlar.Kıyafetleri 1700’lü yılların kıyafetleridir.Yutkunur,hafif bir ağlamaklı bir ses tonu ile kendi kendine :’’Şimdi sıçtıkkk işte’’

Ve Çip tarih yolculuğuna başlar,Moris ve İlyas onun yolculuğunu tarih kitaplarından ve internetten takip etmektedir. Değiştirdiği her tarihi olay aynı anda Tarih kitapları ve internette de değişiyordur. Farkında olmadan Dünya Tarihi mi değişiyordu? Öyle bir şey olamazdı elbette ama yolculuk yapan kişi ‘’ÇİP’’ idi.Onun olduğu yerde her şey mümkündü…





Blog Ekle

7 Temmuz 2009 Salı

Scarlett de ''SüpüRRR!'' Fanı oldu...


Sokakta yürürken sinsi sinsi yanıma yanaşması ile tanıştık onunla:''Hi,i'm Scarlett...'' Güldüm,''i'm the kaimakam of Yalova...'' der demez ikimizde patladık. Elinde dergi vardı,manşetinde ise ''SüpüRRR!'''ün resmi.Şaşırdım,çok büyük fan'ı olduğunu ve Türkiyede ki Gala'ya mutlaka geleceğini söyledi.Aynı şekilde konuştuğu bir sürü ünlü oyuncu arasındada bir nevi ''SüpüRRRMania'' oluşmuş. Oturup kahvemizi içtik,içinde bir sıkıntı olduğu belliydi,bana birşey söylemek istiyordu,ya da bir mesaj vermek istiyordu.''Ya Scarlett,yabancımıyım ben ya.Hadi ama...'' Ve Cafe Latte'sini fondip yaptı,dili yandı,tekrar konuşmaya başlaması 1 saati buldu.Ama ben ısrarla o dudaklardan çıkacak kelimeleri bekliyordum.En sonunda baklayı ağzından çıkardı,çünkü ilk kez yiyordu,ben yoğurtla yemesi için ısrarcıydım ama alerjisi varmış.''Çip,bana söz ver.SüpüRRR 2 de bende oynamak istiyorum,takvimimi ona göre ayarlayacağım.Lütfen söz ver bana,lütfen...'' Güldüm,elimi uzattım:''Anlaştık,nede olsa ikimizde Jew'uz...'' Sarıldı,çok mutlu olmuştu.Dergiyi imzalattı ve oradan uzaklaştı...

6 Temmuz 2009 Pazartesi

''Çip'' G.Saray da...


Serveti haftalardır Fransaya götürdüler getirdiler.Bende bu arada galeyana geldim.Hasta bir G.saraylı olduğumu bilmeyen yoktur.Klübe de oldukça yakın olduğumu bilmeyen yoktur.Klüp binası ile işyerim arası 50 metredir nerdeyse...Servet ile isminden olsun çok samimiyet kurmuş biriydim,beni çok severdi''Çip abi ileri Çip birader geri'' bir ilişki söz konusuydu.Marsilya'ya transferini duyunca çok sevindim,o da benden kendisine Fransızca öğretmemi istedi.Kırmadım,başladık derslere un,deux,trois derken...La Fontaine'den Fabl bile ezberlemeye başladı.Hatta Fransız milli marşını baskısız tersten okuyordu.Tam gidiyordu ki,Marsilya vazgeçmiş.Sözde aldıkları Fransız oyuncu ile anlaşamayacaklarmış.Aradım yeni başkanı:''Senin kalıbın olsa beyaz peynir olurdun şeşo!'' Özürler diledi,ayağıma Jet yolladı,gitmedim,ben kaydım ve telefonun kapadım.Servet ile birebir konuştuk.En yakını bendim.Başkanımız Polat aradı:''Çip,sen ciddi G.saraylısın.Senden çok önemli bir ricam olacak...'' Kırmadım,ricasını kabul ettim.Ve 2009-2010 sezonunda G.saray formasını giyecektim.Servet'in bozulan moralini düzeltmem için için onunla beraber stoper oynayacak,maç içinde sohbetler edecektim.Ama Stoper oynayamam,orta saha göbek oynamak için Rijkaard'a bastırmaya başladım...Bakalım ya,çıktık bir kıyamete ,ulaşırmıyız alamete...Neyse kondisyon çalışması var,sora görüşürüz....

Biri Bana Şaka Desin...


Açıkta denize girmeye hep korkarım,Jaws'ı da yakaladıktan sonra içim çok rahattı...Ta ki gene Mavi yolculukta bulunan arkadaşlardan gelen MMS'e kadar...Bu ne ya?Veteriner,Hayvansever,Vatansever kim varsa,bana yardımcı olsun...Bu ne yawww? Ne yapmam lazım? Denize girmiyimi? Offff,panikledimmmm....

Jaws ile bire bir kontakt ....


Haftaya Mavi Yolculuk olayına girecem,ama ondan önce Jaws benim rüyalarıma giriyordu...Ve bu böyle gitmez dedim ve Mavi Yolculuk'u önceden keşfe gittim.1-2 gün çok sakindi ama 3.gün o mendebur etobur ortaya çıktı. Onunla sadece konuşmak istiyordum,ben ağzımı açtım o konuştum,o ağzını açtığında beni yutmaya çalıştı.Böyle bir saygısızlığı asla affedemezdim.''Büyüklük sende kalsın Çip'' dedim ve beni ağzından çıkarmasını bekledim.Ama açıkçası pek niyetli değildi,en sonunda ben ona dişlerimi gösterdim.Burnuna osmanlı tokadını patlattıktan sonra bayıldı.Hemen ağzından çıktım ve geldiğim tekneye gerekeni yapmalarını söyledim.Gereken yapıldı,yılların Jaws'ı sirkecide balık ekmek olarak halkla bütünleşti...Ben memnundum artık mavi yolculuğu 4 gözle bekliyordum...


2 Temmuz 2009 Perşembe

Voltron...Sana neler olmuş böyle!!!!


Çocukluğumuzun kahramanıydın sen.5 Aslandan biri olmak için birbirimizi öldürebilirdik çocukken. Genelde ben hep Baş'a taliptim,başını oluşturmak isterdim.Ama akılsız başın cezasını diğer 4 Aslan'ın çekeceğini bilemezdim.Tamam,aslansın,Dünyayı kurtarıyorsun ona da lafım yok.Ama çok değiştin sen be Voltron.Türkiye'ye gelip,Reina da ,Angelique'te gezmelerden sonra bayağı bir havalandın. Kendine çeki düzen ver,bu Dünya'nın sana ihtiyacı var Voltron.Lütfen bizim için,daha güçlü daha güzel bir dünya için,insanlık için...Orhan Abi'yi dinle...

Yılın Adamı Ödülü...


Çok yer gezdim,çok insan tanıdım.Sevdim,sevildim,asla nefret etmedim ama kıl olduğum tipler oldu.beni çekemeyenler,sevmeyenler de oldu ama onlara şeyimi gösterdim,saygımı...Ve en sonunda Sene bitmeden yılın adamı oldum,Time sağolsun benimle röportajda yaptı.Soru cevap olarak,üstelik 3 yanlış 1 doğruyu götürmüyordu.keyifli 1 sohbet oldu,herşeyi anlattım:Ayakkabı numaramı...Palyaçoları neden sevmediğimi...Jaws'tan neden korktuğumu...herşey A dan Z ye Time dergisinde..Sevenlerimin alıp okumaları lazım,çünkü bu ayki satıştan primim var....

Lost'ta Manyak Samimi Ambians...


Son zamanlarda yediğimiz içtiğimiz Lost olmuştu.Zaten son sezonda oyuncu olarak yer aldığımı söylemiştim,arada birde İlyas ile beraber sete gidip,yeri geldi mangal yaptık,yeri geldi çay içtik,yeri geldi denizde deve güreşi oynadık...Bizde ekipten biri olduk çıktık ve en sonunda JJ'in yoğun gazı ile dublör olarak kullandılar bizi...ilyas renk itibarı ile Sayid'in ben ise Jin'in dublörü olduk...Ayrılmaz dörtlü olduk,yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyordu...Ambians manyaktı.Ta ki Sayid'in İlyas'a:''Brokeback Dağında Kayağa ne dersin?'' sorusuna kadar...İlyas'ın gözü döndü ve Sayid'e saldırmasıyla beraber setten kovuldu.Ben peşinden gitmedim,salakmıyım yaw...Ararım seni İlyas,yolun açık olsun...


30 Haziran 2009 Salı

Aziz Takmış Kafaya Bir Kere...


Aziz Yıldırım,sonunda ne yapacağını buldu.Ve bu sefer bütün servetini zaman makinesi yapılması için harcadı...Amaç 1.Yıla dönüp,Fenerbahçe Takımını kurup,şimdiki seneye kadar binlerce şampiyonluk kazanmaktı. Ama tek başına gitmekten çekinen Yıldırım,yanına o çağdaki insanlarla iyi diyalog kurabileceğine inandığı Recep İvedik'i de almadan edemedi. Yanlız o yıla döndüklerinde bir sorun vardı,futbol hala icat edilmemişti. Aziz yanında top getirmeyi unutmuştu,bir şekilde futbolu icat edip,Fenerbahçeyi kurup,anında Dünya takımı yapacaktı.Keza Dünyada başka bir takımda olmayacaktı zaten...Ama evdeki hesap,1.yıla uymadı...Futbol icat edeyim derken,çanağı kıran Yıldırım,Ayılar tarafından kaçırılan İvedik'ten de mahrum kalınca,kaderine ağlamaya başladı...Türk Futbolu onu çok özleyecek...

Madama'ya Uğur Böcüğü...



Madama mürebbiye olmanın yanında oldukçada becerikli bir ahçıdır.Yaptığı yemekler ile yüzlerce kişi aldığı kiloları hala verememiştir. Herkes tarafından tanınan ve sosyetenin ahçısı durumuna gelen madama'yı evinde ani bir şekilde Uğur Dündar basar,duruma şaşıran Madama'nın ağzı açık kalır,çünkü uykusuzdur,esnemektedir. Dündar hemen mutfağa dalıp,ruhsatsız evcil böcek arar.Ama malesef bulamaz,bakmadığı delik kalmamıştır ama birşey bulamaz.Madama oldukça titizdir.''Milyonlarca mutfak gezdim,bu en iyisi,içimden yemek yapmak geldi.Yardımcı olur musunuz Madama?'' Ve Dündar'a önlüğü giydiren Madama,objektiflere pozunu verir....

İlyas Anadolu Yollarında...


Kadim dedim,dost dedim,hezarfen demeyi unuttum.Türkiye'yi arşınlayarak gezen İlyas geçen haftalarda Doğu Anadolu'ya gitti.Gezmediği şehir kalmadı,çalışkan ve idealist bir insan olan İlyas'ın önündeki tek engel Sıcaktı...Ama o da nefsine yenik düştü ve serinleme pahasına oldukça rahat şeyler giydi.Soldaki resim çekildikten sonra İlyas'tan bir daha haber alınamadı,pozu verirken yüzlerce çiftçinin saldırısına uğradı ve apar topar kaçtı.İsmini Brüno olarak değiştirdi ve Almanya da konulu film endüstrisine hızlı bir giriş yaptı.''Baltaya Sap Ol Harold!'' isimli filminin çok ses getireceği söyleniyor,İlyas(Brüno) Sap rolünde dehşet performans sergiliyormuş...

29 Haziran 2009 Pazartesi

Amerika'nın Keşfinde Çip Parmağı...


Mavi Yolculuk baymıştı...Ben değişik bir heyecan arıyordum,İspanya'ya gittim.Kraliçe aile dostumuzdu,ona tekne sevdamdan bahsettim.''İlahi Çip,tek sıkıntın bu olsun be canım.'' dedi. Ve yanında bulunan adamının kulağına birşeyler fısıldadı.Adam geri gelene kadar Kraliçeyle,deniz mahsulleri paella yedik. Yardımcı yanında uzun saçlı,kız kılıklı bir adamla çıkageldi.Adam önce kraliçe'nin elini öptü,ardından benim yanıma geldi,benimde elimi öğer sandım ama o tokalaştı.''Kolomb,bu çok sevdiğim bir dostum Çip. Kendisi 3 hafta tekneyle tatile çıkmak istiyor,gerekli tekneleri ben sağlayacağım.Senin kaptanlık yapmanı istiyorum...'' Kolomb çok sevinmişti,işsiz güçsüz gezerken birden kaptan olmuştu.Hemen kabul etti. Ve 1 hafta içinde yola çıktık.Hasta bir Real Madrid taraftarıydı,bende onlara Süper Kupa da nasıl geçirdiğimizi anlatıyordum.Baya samimi olmuştuk,deniz keyfi çok iyiydi.Birgün köşkündeyiz,tekneyi kullanmak istedim,yanlışlıkla koordinatları bozmuşum. kaybolduk,garip bir adaya yanaştık.2 haftadır ilk kez karaya ayak basıyordum.Önceleri sendeledim.Ada çok güzeldi,bomboş bir arazi vardı,Kolomb'a döndüm:''İleride buraya 2 tane ticaret merkezi dikersen varya paraya para demezsin.''dedim. Hoşuna gitti ve başımıza oklar yağmaya başladı,Allahtan Ok-Şemsiyemi yanıma almışım. Kazasız atlattık,yanımıza siyahi adamlar geldi,bir tanesi beni görünce,cin görmüşe döndü:''Çip Gualke,Çip Gualke...'' diye bağırdı. Gualke onların dilinde efendi demekmiş.Herkes önümde eğildi,böyleyece arkadaşlarla da tanıştık.O gece mangal yaptık,Kolomb biraz fazla kaçırdı,sızdı kaldı.Ben sabahlıyordum çocuklarla,yanıma tıfıl bir adam yanaştı,herkes panikledi:''Monseynör,bendeniz Ameriko Vespucci...'' Herkes gülmeye başladı,ben altıma kaçıracaktım:''Macera dolu Amerika diyon ha...'' Boynunu büktü ve geldiği yere döndü,ertesi gün yerliler vedalaşmamız çok kötüydü,herkes ağlıyordu,yerli şefleri yanıma geldi,kelimler boğazında düğümlenmişti,ben bile çözemedim.''Paşam,seni çok sevdim.Artık sizinde bir isminiz var,buraya Amerika deyin,ve gözünüz gibi bakın canlarım benim...'' Sarıldık,ayırmak için su döktüler,Kolomb ile Mavi yolculuğa devam ettik....

Törkiş Boni-Klayt!


Yapımcılar toplandılar kendi aralarında,filmler için konu bulamadıklarından yakınıyorlardı. Bir tanesi uyanık çıktı:''Amerika'yı tekrar keşfetmeye gerek yok.Yapılmış filmleri tekrar Türkiye'ye adapte edelim,başarı kaçınılmaz olur.'' dedi. Herkes kendi aralarında konuşurlarken parmak kaldırdım,rüzgarın nerden estiğini anlamak için ama bana söz verdiler,verilen sözü asla geri çevirmem.''Amerika'yı kimse keşfetmedi,Kolomb ile oraya mavi yolculuk bahanesi ile gitmiştik.Neyse konumuz o değil,bi ara onuda dile getiririm.Amerika da gişe yapmış ve hayran kitleleri edinmiş filmleri tekrar çekmeye ben varım.Hatta bir tane hazır bende...'' Heyecanla beni dinliyorlardı,laptopumu açtım ve herkesin gözüne soktum:'' Faik ve Safiye alın size Turkish Bonnie Clyde...'' Ayağa kalkıp alkışlamaya başladılar,omuzlarda gezdim.Tebrikleri kabul etmek için bir eleman ihtiyacı bile duyuyordum o an. Ve ''Faik ve Safiye'' motor denmek için gün sayıyordu.Konusuda şöyleydi:
''Safiye yaşadığı Jet-Ski faciasının ardından,3 ay terapi görür.Terapiden çıktığı gün kafasına düşen saksının yaprağı artık bardağı taşırmıştır. Kişiliği Agresifus Saldırganus'a dönüşür.Ve sağa sola saldırmaya başlar.Metris cezaevinden tahliye olan Faik ile çay bahçesinde tanışırlar. Künefe çalmaktan 25 sene hapis yatan Faik,ilk gördüğü kadınla evlenmeye yemin etmiştir mahpushanede,sabunu düşürme tehlikesi ile 25 sene yıkanmayan Faik'i zenci sanan Safiye onunla geri dönüşü olmayan bir yola girmişlerdir...''

26 Haziran 2009 Cuma

Fenni Sünnetçi İlyas...


Humanistir...Hayvan sevgisiyle dolup taşar,Botanik aşığıdır...Vejateryendir,sadece tabuk kanadı yer...Ama herşeyden önce insandır İlyas,adam gibi İlyas...Hasta Beşiktaşlı olmasıda cabasıdır.Sene başında içki sofrasında:''Çip,bu sene Beşiktaş şampiyon olsun,dile benden ne dilersen!!!'' Yanımda Mursi,birbirimize baktık,Mursi entersan bir adam Nörolog yerine Ürolog'a giden bir delikanlı.Güldü:'' Olsun,toplu sünnet şöleni yap!'' İlyas ta içkinin etkisiylke:''Tamam lan,yapmayan g..ttür!'' dedi. Beşiktaş şampiyon olduğunda tam tura çıkacakken,Mursi onu dürttü:''Lan İlyas,şölen ne olacak ha?'' Dediğim gibi hümanist bir insandı,verdiği sözü tutmak zorundaydı.Çok para harcadı,345 çocuk demek 345 kesilecek pipi demekti. ''Çip,sünnetçiye ödeyecek param kalmadı.Biraz borç versene!'' Yutkundum:'' Olsa dükkan senin oğlum,1 sevap işleyecen tam işle bari,sen neden kesmiyorsun? Sevap çarpı 5 felan olur!'' dedim. Sevaba inanan bir kişiydi kendileri.Tamam dercesine yüzünde oluşan tebessümün ardından hemen onu dışarı çıkardım.10 tane makas aldım,parmaklarına monte ettim. Ve yürü dedim...345 çocuğu 35 dakikada sünnet etti. Artık aziz olmuştu ama pestilide çıkmıştı,hemen deklanşöre bastım.Bu mutlu anı resmettim....


Seni Özleyeceğiz Michael....



Senin şarkılarınla dans etmeyi öğrendik,geri geriye topuk yürüyüşü yaparken nerdeyse ayağımı kırıyordum.Korku filmlerinden korkmamayı Thriller ile öğrendim.Türkiye'ye konsere geldiğinde bir gece öncesi uyuyamadım heyecandan.Efsane ile bütünleşme heyecanı uykumu yenmişti.Konsere giderken arkadaşlarıma şaka yaptım:''Konser iptal'' diye,güldüler ama kısa zaman sonra ağlayanlar oldu.''Çip,şom ağzının içine edeyim...'' diyenler oldu.Ama aralarında aslında en çok bana dokundu seni izlememek,eve gelip senin kliplerini çektiğim video kaseti 2 kere arka arkaya izledim.Ama sen tekrar geldiğinde bu sefer ağzımı çoktan bantlamıştım ve seni sahnede izledim...Doya doya,bıkmadan...zamanın durmasını ve o anın bitmemesini istedim Michael...Dedim ya,dans etmeyi ve müziği biz 80 jenerasyonu seninle öğrendik,kızımı da senin şarkılarınla büyüteceğim,buna emin olabilirsin.Huzur içinde yat Efsane...


24 Haziran 2009 Çarşamba

''Hayırlı Evlat SAWaş''


Amerikalılar ile Sinema ortaklıklarının son meyvesi :''Hayırlı Evlat SAWaş'' oldu. Saw serisi ile Babam ve Oğlum'un karışımı olacak bu duygusal gerilim filmi için motor denmesi an meselesi.Çağan Irmak gerilim sinemasında fazla kabiliyeti olmadığını,senaryoyu özellikle Selim Çiprut'a yazdırmak istediğini söyledi. Selim Çiprut ise bu teklifi,SAWaş rolünü oynarsa kabul edeceğini bildirdi.Filmin konusuna gelince:
''Kamuran iyi bir aile babası,yılbaşlarında ise Noel babadır.Çocuğu SAWaş ta ona özenen bir çocuktur.Annesini Çağlayan Mitinginde kaybetmiş,hala bulunamamıştır. Babası Kamuran Noel baba kıyafetiyle çatıdan girerken,ev sahibi tarafından öldürürülür.Ölmeden önce cep telefonu ile kendi babasını arayıp:''Baba beni vurdular,SAWaş'a sahip çık,ona bir oda ver baba,orada ne b..k yerse yesin...'' der ve Allah'ın rahmetine kavuşur.O oda SAWaş'a tahsis edilir ama oradaki Emelleri iyi değildir.Kafasında bin tane tilki gezmektedir...''

''Yakalarsam...Ama önce kapıyı çalmalıyım''



Mursi tutturdu bana,Çip konulu birşeyler yazda bizde oynayalım diye. Kırmadım,yazdım ve eline verdim Mursi'nin(senaryoyu). Filmin adı''Yakalarsam tak tak ama önce kapıya tak tak'' Senaryo icabı Mursi kargo elemanı,ev sahibesine hergün kargo getire getire,gaza ve ihtirasa geliyor.Ve birgün teslimat sırasında yaşananlar,dakikası dakikası gözler önünde.Mursi çekimler için dublör kullanmayacağını açıkladı.Ev sahibesi Cemile rolü için tek başvuru olması ilginç.En azından onunda DİVA olması,filmin şimdeden gişe filmi olmasını sağlaması için yeterli.Beline kuvvet Mursi,yaparsın sen!!!

''Mursi A.q'' Yeni Albümü


Ve Mursi yeni albümü ile müzikseverleri ile buluştu.İsmail YK dan etkilenip ismini ''Mursi A.q'' yaptı.Herkesin aklına gelen şey olduğunu düşünmesine bir anlam veremeyen Mursi bütün A.q'ler küfür değildir.Benim açılımım ''Air Quake''Hem yeni hemde ilk albümünü piyasaya çıkaran Mursi imajı ile alakalı gelen sorulara ise:''Sponsorum altın firması tak derlerse takarım,benim işim bu...'' İlk klibi:''Mendili kaldır'' şimdiden en çok tıklanan video olmayı başardı. Klipte iddialı pozları ile dikkat çeken Mursi'nin görüntülerine RTÜK'ün ne karae vereceğini herkes bekliyor ama Atı alan mursi,Veliefendi de yarış kazanmaya azimli.Atına ''Bebik Bananahamik'' ismi veren Mursi insan sarraflığı sıfatı yanına birde Atçılığı ekledi.Bakalım...

Ahmet Çakar Bodrum da...


Giyerim,giymem,dedim,demedin...tartışmaları süredursun Ahmet Hoca Bodrum da bikinisiyle objektif karşısına geçti.Zeki Triko kataloğu için bikini giyen Ahmet Hoca:''Oh be dünya varmış,bikini hayatmış be!'' dedi. 2009-2010 sezonu için beyaz sayfayı temsilen beyaz bikini giyen Ahmet hoca:''Bu sene lig kıran kırana geçecek,ve ben bu sene bikiniden daha iddialı şeyler giymek için iddiaları artıracam..'' Bakalım Ahmet hoca bu sene neler giyip neler deneyecek ve neleri inkar edecek :)))

23 Haziran 2009 Salı

Mursiratör- Şarzım bitti


Ve Mursi yaptığı sporun ödülünü,kamera karşısına geçeceği Mursiratör-Şarzım bitti isimli film ile alacak. Buna göre TDK (Türk Dil Kurumunun) yarattığı Yüzde 100 Türk malzemesi ile üretilmiş Mursiratör,Etrafta motoru ile gezip,Şarj yerine Şarz diyen Androidleri bulup,teker teker yok ediyor.Peşinde ise Trafik Polisi Abuzer var,nedeni Mursi'nin A tipi ehliyetine 8 ay el konması,buna rağmen motora binmeye devam etmesi.Manyak bir heyecan denetimi...İzlemek lazım,şarz olun.....Aaaaahhh,mursi vurma,yalvarıyorum,vurmaaaa..........

2012 En İyi Yabancı Film Ödülünü kazandığımda...

Selim Çiprut'un Oscar Konuşması:


''Öncelikle bana bu onuru veren Sayın Akademi üyelerine çok teşekkür ediyorum. Ve benim bu günlere gelmemde,herzaman arkamda olup,uykusuz gecelerimi benimle paylaşan,hayatımın en zor döneminde yanımda olup,beni kanatları altına alan meleğime,sevgili eşime minnetarım.Bu benim değil,senin ödülün aşkım ve ben bunu senin için kazandım.Ve anne,hep bunu istedim ve sanırım biz başardık Anne.Başardık....''

''Teninin Kokusuna Özlem'e Son...''


Yıllardır Ten Kokusu Özlemiyle yanıp tutuşan Selami Şahin'e en büyük destek Lancome'den geldi.Firma yetkilileri,şarkının reçetesine göre bir koku hazırladı. Kokuyu ilk teneffüs eden Şahin:''Özlenen Ten kokusu bu işte,sanki teri eksik biraz,onuda eklediniz mi tamamdır...'' Yetkililerin kısa sürede ''İbnoz'' adlı bu kokuyu piyasaya çıkarmasına kesin gözüyle bakılıyor,Şahin reklam kampanyasının bıyıklı yüzü olacak...

Kod Adı İlyas...Evlere serviste sınır tanımasss...


Ekonomik kriz Kadim dostum İlyas'ı da kurbanları arasına aldı. Ne yapıp etti kendine ilave bir iş kolu yarattı...Kapı kapı gezerek ''Mutlu Sonlu Masajcı'' oldu. Genelde 100 kilo üzeri kadınlara hizmet veren İlyas,kısa sürede Franchise vermeye başladı.Mursi elemanlarından biri oldu,onun müşteri profili kaslı ve sportmen erkeklerdi. Ekonomik kriz İlyas'tan hiçte teğet geçmişe benzemiyor,sanki o ekonomik krize geçirmiş gibi...Aferin İlyas,bu doğru yoldan dönmek olmass...


22 Haziran 2009 Pazartesi

Havuç Yıllar Sonra Kamera Karşısında...


Onu herkes ''Çocuklar duyarsa b..ku çıkar!'' isimli diziden hatırlıyor.Havuç lakaplı,ısıtma reklamları yıldızı Furkan artık yeni bir dizi için kamera karşısında.Eski yıldızlarımızı sandıktan çıkarma zamanı geldi kampanyası ışığında Furkan'ı ''Pippi Uzunçoraplı Kız.'' adlı dizinin adaptasyonunda oynatma kararı verdim. Rolünü hemen özümseyen Havuç,hemen objektiflerin karşısına çıktı.RTÜK ile yaşanan dizinin ismi erotizmi çağrıştırıyor kavgası kısa zamanda sonuçlanacak,bize önerilen isimler arasında:'' Uzun Çoraplı Musfatali'' ; ''Külotlu Çorap Vahap'' ve ''Ayaklarınız Kokmasın Çocuklar.'' gibi isimler var,önümüzdeki günlerde kararını vereceğiz...

19 Haziran 2009 Cuma

Rakı Satışlarını Patlatmak İçin...


Son zamanlarda ki Rakı satışındaki düşüşleri azaltmak ve bunu arttırmak için son çare bana geldiler.Sadece sinemada yapılan reklamların yeterli olmadığını dedikleri anda:''Sinema Filmi yapalım.'' dedim...Sustular,hemen Sylvester'i aradım:''Sly,çabuk gel baba...'' 3 günde geldi,çabukmuş sözde.Alındım ama barıştık.Ve hemen senaryoyu verdim.Rocky'nin devam filmiydi,restaurant açıyordu ya son filimde,burada da TÜRK LOKANTASI açıyor,ve özellikle türk mezeleri ve yemekleri ile müşterilerini ağırlıyor. Rakı sofralardan eksik kalmıyor...Gerisi kakara makara...Sly özellikle bu sefer yediği yumruklardan değilde,Rakıdan kafayı bulmayı tercih ettiğinden,bu sefer Boks yok.Ama çok ısrar gelirse,Kırkpınar'ı ekleyebilirim.Arz Talep olayı...

Evli evine,Köylü Köyüne...


''Şatafattan bıktım Çip,bildiğin gibi değil...'' diye telefon açı Beckham,hemde sabahın köründe. Hemen teselli ettim.Al hanımı,çoluk çocuğu gelin misafirim olun dedim. Telefonu kapadım.wonDOr woman merak etmişti kimle konuştuğumu:''Çip,kim bu sabahın köründe?'' Güldüm.''Bizim David...'' wonDOr güldü:''Gene çocuğuna isim bulmanı mı istiyor? Özellikle Brooklyn'den sonra...'' Alınmıştım,David benim kankamdı, dostluğumuzun köprüsü asla yıkılmazdı.Bu nedenle onun ufaklığına köprü ismi koymak istedim:'' Haliç,Boğaziçi,Galata,Saraçhane... alternatiflerden bir kaçıydı.Ama sonunda Brooklyn'e karar kıldık. Neyse,çoluk çocuk geldiler,evimde ağırladım. Bizim Selocan da sağolsun özellikle Romeo'yu çok sevdi.''Daha basit 1 hayat istiyoruz Çip...'' diyerek sadete girdi. Bu konuda ciddiydi.Akıl fikir alışverişi en sonunda bir çözüme bağlandı. Köyde yaşamaya karar verdiler. Temiz hava,oksijen,dengeli beslenme,çocuklarının çiftçi yetişmesi...Ve Beckham ailesi köye yerleştik.bende birkaç gün bari kılavuz olayım dedim.İnek sağmayı beraber öğrendik.Genelde Victoria sadece sütü ısıtmayı beceriyordu.Ama Beckham ailesinin çehresi sayemde çok değişmişti.

17 Haziran 2009 Çarşamba

LOST Adası Belediye seçimleri


Ada'ya sonradan düşmemden dolayı,beni başlarda aralarına almadılar.Hor gördüler,buton'a basmam bile yasaktı. Ama sonra kendimi ispatladım ve herkes tarafından sevildim.Kazazedeler ile Others arasındaki barış içinde seçim şartı koydum. Buna göre seçimi kim kazanırsa 4 sene boyunca Ada onların elinde güzelleşecek,onların dedikleri olacaktı. Gayet mantıklıydı ve iki tarafından reklam kampanyası beni elimdeydi. Ciddi para yaptım.Ada'nın heryeri afişlerle süslendi bezendi.Herşey güzel bir Ada içindi...

LOST'un sonunu beklemeyin Çözdüm...Part 5


Lost'u aynı hızla çözmeye devam ediyorum,bu sefer ki kahramanımız 10 elinde 10 marifet Locke...
İstanbul da zor günler geçiren Locke'un parasızlıktan ağzı kokmaya başlamıştır. Bu kokuyu yerli dişmacunu üreticisi İpana bile giderememiştir.İsviçreli bilim adamlarının bu sefer toplanma sebebi budur.Ama gene bir çözüm çıkmaz. En sonunda yanıma gelir Locke:''Ya Çip,biliyormusun? Ben çok cahil bir adamım.Aramızda kalsın ama öyleyim...'' Güldüm:''Olum,senin cahil olduğunu Dünya gördü,babana böbrek kaptırman Dünyanın dilinde.Sen ne okudun bakiyim?'' Kafası önde,üzülmüş bir şekilde soruma cevap arıyordu:'' Bana bir kuşburnu söyler misin?'' diyerek sorumu değiştirmek istedi ama ben keline vurdum bir tane,cevap istiyordum:'' İlkokul terk Çip.Saklambaçta mızıkçılık yapan bir arkadaşımı 5 yerinden şişledim.'' pişman olduğu belliydi.Teselli ettim. Hemen Acun'u aradım,''John Locke Okumak İster'' konulu bir Var mısın? Yok musun? yarışması düzenledik.Toplanan paranın küçük bir bölümü ile onu okula yazdırdık.Diğerini ise Rajiv Gandhi yaptım. Locke Liseyi birincilikle bitirdi.Şimdilerde de Boğaziçi Üniversitesi İsviçre Çakısı Ar-Ge bölümünde okuyor...Okuyor,inşallah adam olacak...

Pitt ve Jolie Türkiye de Nikah Tazeledi...


Pitt ve Jolie ile aram beni evlat edinmek istediklerinden dolayı hep bozuktu. En sonunda dayanamadım ve bende evlatları oldum.Ve cici anne-babam'a Türkiye de Nikah tazeleme sözü verdim.Sağolsun beni kırmadılar ve geldiler. Seçkin davetlilerin katılımıyla gerçekleşen nikahta annemin şahidi Şıracı Memduh,babamın ki se Bozacı Nükneddin oldu.Gece boyunca tam tamına 345 litre limonata,2.5 ton tuzlu kraker tüketildi. Brad babamın Kolbastı oynaması çok kişiyi etkiledi,kendini troy filminde hisseden cici babam,sağa sola atlayıp zıplarken,davetliler arasında olan Cüneyt Arkınla da kısa süreli bir tartışma yaşadı.Jolie Anne,Pitt baba sizi seviyorum.ZORAKİ MANEVİ OĞLUNUZ ÇİP

''Hedef Vancouver,bir zahmet ''SÜPÜRRR!''üver...!''


Senaryosu ve Hikayesi bana ait olan ve çekimleri hızla devam eden ''SÜPÜRRR!'' isimli film 18 Aralıkta Vizyonda olacak...Son zamanlarda yapılmış en eli yüzü düzgün ve zeka dolu komedi filmi olacak olan ''SüpüRrR!'' umarım bu sene adından çok söz ettirir...

Will çok ÜRkEK....


Yıllardır Amerika'nın ve Dünyanın en iyi sit-comlarından biri olan Will and Grace tekrar ekranlara dönüyor.Debra Messing'in ayrılması ile dizinin sona ermesinden sonra aranan Grace rolünün sahibi Türkiye'den çıktı. Gelen teklifi hemen kabul eden Fatih Ürek,yaptığı basın toplasında eski Grace Debra Messing'e yüklendi:''Yetti be bu ne? Bir kere de he de!

Kapa çeneni de!'' gibi sert çıkışlar yaptı. Aynı şekilde diziden ayrılan Jack yerinede beni uygun gördüler ama benim basın toplantım olmadığından ilk kırılmayı orda yaşadım. Konuda değişen şeyler oldu.Buna göre ben ve Fatih,Will'in Türkiye de yaşayan amca oğullarıyız. Amerika'ya fırsat yakalamaya geliyoruz.Fatih fırsat yakalayamıyor,keza önü kesiliyor.Kurada Green Card çıkıyor isminide Latifah olarak kaydediyor. Will ise beni zorla o biçim yapmaya çalışıyor ama ben Nuh diyor peygamber demiyorum.

Çayçı Muharrem sunar:''Küp Şeker''


Sette çok nazım geçti Muharrem abi'ye.Hollywood'a giderken bile hep onu yanımda götürdüm,beraber Jet Lag yedik,türbülans'a girdik,cavity search yaşadık.Kardeşim gibi severim onu.'' Muhi,3 tea,Rabbit Blood please...'' kelimeleri setleri inletirdi.Ama çekimlerde ağzı açık izlerdi hep Muharrem.Gene setteyiz,Charlize Theron'un sahnesi var,bu gene ağzı açık izliyor:''Kitap gibi di mi Muhi,15.basıma gider nerdeyse...''Güldüm,o hala soğukkanlıydı.''Çip,bende oynamak istiyorum,kendi filmim olsun,çocuklarım dvdlerini,vcdlerini koysun,lazer discleri ile coşup babalarını izlesin.Çok istiyorum.Ama kendim olmak istiyorum,sevişmem,öpüşmem,kovboy olmam...kendim olmak istiyorum...'' Üzüldüm,sırtını sıvazladım,gereken neyse o yapılır bakışını attım. Bundan 2 ay sonra sete geldiğinde şaşırmıştı,bu sefer çay dağıtan George Clooney idi. Muhi'nin ilk filmi için motor demeye hazırlanıyorduk.Film kendisini anlatıyordu:''Konusu şöyle:Müşterilerinin çaylarına fazladan küp şeker koyan biri,Muhi'nin kaderi ile oynamaktadır.Bu kişi ile amansız bir kovalamanç içine giren Muhi acaba bu kişiyi yakalayacakmıdır?'' Gerilim ve sakarinin hat safhada olan bir yapım olan KÜP ŞEKER çok yakında sinemalarda...

15 Haziran 2009 Pazartesi

Uzay'in Yolu çakıl taşları ile dolu...


Körk ''Hey Sıpa...'' dedikten sonra ''Kessss'' dedi J.J.Abrams.Kafayı duvarlara vuruyordu.Beni kenara çekti:''Bak Çip,bir daha Spock demezse bu adamı setten kovacam.'' Kızdım J.J'e...''Sen bana uzaylı gibi nefes alan,davranan,oturup kalkan bir adam arıyosun demedin mi? Bundan iyisi yok oğlum...'' J.J sırtını döndü gitti.Ben de rol ve uzay Yol arkadaşım Topaloğlu'nun yanına gittim.Kendini rolüne çoktan kaptırmıştı,set aralarında bire:''Işınla beni Sıkati!'' diye bağırıyordu.Yanına gittim,sırtını sıvazladım:''Bak Mustafa,sana kefil oldum biliyorsun. Ama sende su istimal ediyorsun be abi.Bi Sıpak demek çok mu zor???'' Gülmeye başladı:''Sende bu kulaklar varken Sıpa'dan öte bül bül öte...'' dedi ve gülmeye devam etti. Alınmıştım,J.J'e gözlerimle:''Kov şunu baba!'' işareti yaptım. Muhasebeye gitti ve ilişkisi kesildi.Halbuki ondan kendisini oynanmasını istemiştim.Setten ayrıldaktan 3 gün sonra:''Sıpa'dan öte Bülbül Öte'' isimli şarkıyı yaptı.Birde yüzsüz yüzsüz Soundtrack için satmaya ne geldi.Olmadı Mustafa,Shame On You!

Ayvalık Tostu İmaj yeniledi...


Canınız çekti değil mi? Ayvalık Tostu yapan bütün büfelerde hep aynı tost resminin olduğunu ve o afişi yapam Mümin abi'nin 3.Porsche Cayenne'ini aldığını söylemek istiyorum.Artık insanların sıkıldığını duyar gibi oldum.Resimdeki tost ile gelen arasında dağlar kadar fark var...Büfe kültürünün yavaş yavaş ölümüne tanıklık eden ben,bu işe DUR dedim...Ve bunun için popüler ve şişman bir yüz kullanmak gerekiyordu.Ve ben buldum! Afişi hemen tasarladım.Ay başından itibaren artık bütün Büfeleri bu resim süsleyecek.Teşekkürler Hurley...

13 Haziran 2009 Cumartesi

Şampuan Reklamı ve İnsan Eşitliği



Reklamlarda,özellikle şampuan reklamlarında ki kadınların ve erkeklerin güzelliğine dikkat ettiniz mi? Ben burada bir ayrımcılık sezdim hep.Ve protesto için 4 ay arap sabunu kullandım saçlarım için.baktım kel kalacam,DOVE ile ile görüştüm.Onlara neden antipati duyduğumu söyledim,hak verdiler.Bir reklam kampanyanızıda ben yönetecem dedim.El sıkıştık.Önce yerli oyuncularla irtibata geçtim,hepsi dudak büktü.En sonunda Gollum'u aradım(Yüzüklerin Efendisinde ki karakter) Bir ara yüzüğü aramada teşvik-i mesai yaptığımızdan kırmadı beni.Havaalanında domuz gribi şüphesiyle alıkoydular.''Çip,bu mudur yani?Bu mu bana verilen kıymet?'' dedi,haklıydı.Çıktığımız gibi kaşıbeyaz'a gittik kebaplar havada uçtu.En sonunda iş konuşmaya geldi sıra:''Ne istersin Gollum,nedir Gönlün?'' dedim. Güldü,parmağını tuttu:''Precious'u isterim...Precious...'' Sinirlendim:''Yok ebenin ...'' tam gidiyordum durdurdu.Benden özür diledi,en sonunda anlaşmayı imzaladık:''Senelik 50 Kg Yüzük Makarna''ya imzalar atıldı ve reklam kampanyası çekildi...Gene başarmıştım,hepimiz Gollumuz,sevgi ortak Yolumuz...

2.5 Porsiyon Adam...


TV lerimizde Sit-Com eksikliği aynen devam ediyor.Bir baba yiğit çıkıpta ben de Sit-Com yapıyorum diyecek gücü bulamıyor kendinde.Ama ben diyorum:''Güç bende artık...'' Senaryosu ve Hikayesi Bakkal Eşref'e ait :''2.5 Porsiyon Adam istermisiniz Madam.'' isimli dizi için ABD den Charlie Sheen özellikle DHL ile getirildi. Bunda benimde çok büyük faktörüm vardı.Keza DHL'in sahibini iyi tanıyordum.Neyse geldi,tanıştık Charlie ile.Beni simayen tanıyormuş,olabilir dedim.Dizi de biz kardeşiz,o uçuk kaçık,ben içine kapanık,karısından banduzu yemiş ezik bir babayı canlandırıyorum. Oğlum rolünde ise Caner var. Çekimler gayet neşeli geçe dursun,ziyarete geldi 1 gün Ahmet Dursun.Caner'e şişe kola getirdi.Halbuki sette Caner'in eline şişemsi ürünler verilmeyecekti,suyu bile pet bardakta içiyordu. Kolayı dikti,ardından önce Ahmet Dursun'a,ardından kendi kafasına şişeyle vuran Caner yoğun bakıma girdi.Ahmet ufak sıyrıklarla atlattı ama olan bizim projeye oldu gene...Opppsss!

Kültür - Sanat Alışverişi...

Kitap kurdu değilimdir. Olmak isterdim belkide ama olamadım. Ama güzel kitaplarıda eş dostlarla paylaşırım.Ferrarisini Satan Bilge'yi okudum.Çünkü arabayı satın alan bendim,benim hakkımda neler düşündüğünü merak ettiğim için okudum. Çok eski bir arkadaşım olan Ahmet'te yaşadıklarını kitap altında topladı.Bana her anlattığında ağzım açık dinlediğim hikayelerini,benim gazımla kitaplaştıran Ahmet'in kitabı:''Çöl Anılarım.'' seçkin kitap evlerinde satışa çıktı. Kitabın film haklarıda bende.Yanlız ''Ayı''yı oynayacak oyuncu için sıkıntımız var,LOST ta oynayan kutup ayısı Flurby,yoğun programından dolayı teklifimizi kabul etmedi. Ben de en son olarak teklifi Recep İvedik'e götürdüm.Ayrı kutupların insanları olduğumuzu söylesede ,düşünmek için zaman istedi...Çok güzel film olacak.Özellikle Ahmet ile Ayı'nın bire bir sahneleri bayağı ses getirecek...

Güneşi Göremeyenlere 2.Fırsat


Güneşi Gördüm Filmi gişeleri silip süpürdü.Ama bu güzel filmin gişede ki başarısı yapımcıları 2.sini yapmaya itti. Yapım şirketi ile bu konuda bir toplantı yaptık:''Çip,sen global bir adamsın.Öyle bir 2.film yapalım ki,Dünya sinemalarını da silip süpürelim.'' Onore olmuştum,yapılmalı mutlaka dedim.Sonra da ekledim :'' Bu sefer biraz bilim-kurgu katarsak bu iş sanırım olur.'' Alkışlar patladı,tebrikleri kabul ettim ve 3 ayda senaryoyu yazdım.Okudukça senaryoyu daha çok beğeniyordum.Lucas Film bu işe ortak oluyordu.Onlarda son derece heyecanlıydı.Ve en kısa zamanda motor diyoruz:''Güneşi Görürsek Solarız'' Çokk Yakında Dünya Sinemalarında

Diziye sadece dokundum...Cidden ama!


Dizi sektörü de krizi yaşayanlardan.Yaşamayan sektör yok zaten. Bana genelde çok danışırlar diziciler,Çip ne yapalım?ne edelim?Sonumuz nereye uzanıyor?Bu sene şampiyon kim olur?Eurovision'u kim kazanır?...Elimden geldiğince cevaplar onları tatmin bir vaziyette sete yollarım. Bu sefer durum öyle laylom değildi.Bir dizi yayından kaldırılmak üzereydi...Milyonların izlediği bir diziydi bu ama konusu itibariyle yayından kaldırılma kararı alınmıştı.Hadi Çip,sen aslansın,yaparsın,bize bir çare dediler... O sıralarda Jack (Nicholson) ile MSN de konuşuyoruz,çok dertli.Artık ABD'den sıkıldığını,başka yerlerde yaşayıp, daha basit işler yapmak istediğini söyledi.Hemen atla gel dedim.O gece beni uyku tutmadı,çünkü NBA finalleri vardı onu izliyordum.Sabahına Jack te geldi ve yapımcı kanalda buluştuk.Afişi ben hazırladım.Dizinin adı Cinnet Mahallesi idi. Başlarda Cennet olan Mahalle, sokağa yeni Taşınan Hıdır ile cehenneme dönüyor.Bu kadar ufak bir dokunuş.Herkes alkışladı,Jack sarıldı...Gene manyak bi iş başarmıştım.

12 Haziran 2009 Cuma

Maksat Hizmet...


Zamanında ülke ''Hayali İhracat'' ile çalkalanırdı. Yapmasını bilen köşeyi dönmekte zorlanmıyordu.Ama legal değildi,onun için yapanlara hep kıl oldum. Halbuki Hayal Etmek,Hayal Görmek,Hayal Kurmak ne kadar güzel şeylerdi.Bu kılkuyruklar benim için bütün Hayallerimi yıktı...Ta ki geçen haftaya kadar. Arkadaşlarla oturuyoruz,krizden etkilendiklerinden yanımdalar,benden akıl istiyorlar ama bende de taze bitti. Küçük bir çocuk girdi olduğumuz ambiansa.Çocuk nasıl ağlıyor,nasıl ağlıyor bildiğiniz gibi değil. Ardından 4-5 çocuk daha aynı şekilde ağlayarak içeride,hemen ayaklandım.Ne olup ne bitiyor diye. Öğrendikki,hepsi Babla'yı görmüşler.(Bülent Abla) Bir anne söz aldı:''Çip,çocuklarda ki korkuyu görmeniz lazımdı.Hepsi Hayalet görmüş gibiydi...Hayalet'' Hayal et biraz Çip dedim kendi kendime.''Hayalet'' diye söylendim,dediğimi duyan çocuklar fırladılar,peşlerinden de anneleri. Arkadaşlar bana bakıyordu,pis pis sırıttım.Çünkü dudağımın kenarında yediğim Çikolatalı Brownie'nin izleri vardı.Islak mendili uzattı bana İlyas,sildim.Ağzımdan çıkacak kelimelere endeksliydiler:''Çocuklar korkmamalı,çocuklar neşedir,çocuklar yaşamdır. Onlara güzel 1 yaşam vermek için,Hayaletleri hayatlarından kazımalıyız.'' İlyas güldü:''Nasıl olacak o,deterjanla mı?'' Kızdım,elimi masaya vurdum(herzaman vurduğum elim) ''Hayır Hayalet Avcılarını kuruyoruz.'' Hemen ardından Orhan baba'nın şarkısı duyuluyordu:''Güzel bir dünya için,barış için...'' İlk avımız Babla'ydı,bizde korkuyorduk ondan,asıl korkumuz aramızdan biri ile evlenmesiydi...RastgelsinnnN!

Riddick Günlükleri'ni açıklamak bana düştü...


13 Haziran 1985
Sevgili Günlük;
Bugün karne verdiler ve ben de aldım.Ağabeyimden duymuştum,çok güzel olduğunu.Ben de en sonunda aldım.Ve ilk seninle paylaşıyorum. Her yerde pekiyi yazıyor,babacığım bana akşam bilgisayar getirdi:Sinclair 48 K.Herkese babaları Commodore 64 alırken bana neden 48 K uygun görüldü.Neden? Neden? Babama çok kırıldım,yazın sokağa çıkmak istemiyorum.Güneşi görmek bana haram olsun,haram olsun sevgili günlüğüm.Hadi biraz Donkey Kong oynayalım.Öptüm seni eRİDİK bittik günlüğüm benim.


The Incredible Hulki...


Yemek programından ,yarışma programına kadar bir sürü programa katıldım. Saadettin Texoy'u canlı yayında dövdükten sonra böyle ağır programlara katılmayacağımı söyledim. Ceviz'i çok sevdiğimden,Hulki'nin teklifini kıramadım.Konumuz küresel kriz ile Chris Angel'ın paralel globalleşmesiydi...Çok keyifli bir sohbetti,o ara ben bir pot kırdım:''Seni gidi cevizkıran,yılanı deliğinden çıkaran...'' sözlerini mırıldandım.Öyle bir sinir sormayın,suratı yeşil oldu.Reji'ye döndüm:''Reklam'a geçin a.q...'' dedim. Hulki jöle yeşiliydi. Reklama geçtik:''Çip,bazen eşeğin delik olan heryerine su kaçırıyorsun.Bu programı milyonlar izliyor.Lütfen yapma bir daha...'' Haklıydı,mahcup olmuştum.Kendimi affettirmem gerekiyordu.Ang Lee ile konuştum,yeşilimsi suratlı 1 adam arıyorlardı.Sinema filmi için.Aklıma Hulki geldi,hemen aldığım gibi doğru Hollywood'a... Deneme çekimi için aldılar onu.Ama renginden bişey kaybetmiyordu.Tam umudu kesmişken beni gördü karşısında:''Seni gidi cevizkıran...'' Yine yeşillendi Hulki,ve herkes ayakta alkışladı.Oldu bu iş derken.Sözleşmesi olan kanal
acil olarak geri çağırdı.Onun yerine birini bulmam gerekiyordu,Edward Norton'u istemeye istemeye çağırdım.Hulki'ya yazık oldu...Hala içimde kalmıştır bu olay.

Karne ödülleri Pisiklet....


Heyyyy Ebeveynler;

Çocuklarınızın bu mutlu gününde onları ödüllendirmek istemez misiniz? İstersiniz değil mi? O zaman kapın çocuklarınızı doğru Pisikletçiye...Onları pisiklet ile ödüllendirin. Unutmayın ki,çocuklar bizim geleceğimizdir.Ve onları psikopat yetiştirmeyin. Solda resmi görülen SAWaş,karnesinin berbat olmasına rağmen ailesinden bisiklet isteyince olay oldu.İstemekte direnincede kapıya konan SAWaş'ı Kızılay büyüttü. Büyüdüğünde kendinden büyüklere hazırladığı eğlenceli oyunlarla milyonların sevgilisi olan SAWaş,çocukken hayal edip alamadığı pisikleti ile gezmekten büyük haz duyuyor...Üstelik bisiklet fabrikasını satın aldı.

Ajda...benzeri yok Ay da...

Yıllardır konserine çıkmadan önce onunla De-Caf(anlamayan için kafeinsiz) Cafe Latte içeriz. Kendimi bildim,bileli bu olayı yaparız. Geçenlerde Rumeli Konseri öncesi gene ellerimizde Decaf'ler,heyecan bende dorukta,keza Ajda'ya film teklifinde bulunacam.Ellerimin titremesi bayağı ilgi çekti:''Çip,hayırdır ne bu heyecan.Napolyon'un tahta geçişini kutlama konserinde bile bu kadar heyacanlı değildin.'' Güldüm.''Ya Ajda,yıllardır seni gözlemliyor ve dinliyorum.Çok acayip bir insansın sen.Yaşlandıkça gençleşen başka biri yok bu cihan-ı alemde.Ve ben senin hakkında bir film yapmak istiyorum.İzin verirsen...'' Çok heyecanlandı,beni alkışladı,hemen bir şarkı söyledi bana,anında:''Sen iste herşey çok güzel olur,sen iste elbet bir yol bulunur...'' Ve ben O yolu buldum:''Ajda Pekkan'ın Değişik Yol Endamı...'' yazdım çizdim,ajda'nın sevgilisi rolünde Brad Pitt oynayacaktı.Bir okuyum sana dönerim dedi.Birkaç ay sonra Benjamin Button olarak sinemalara döndü...Yeter artık,bu kadar olmazzzzzzzzz!

Hollywood da Çip Fırtınası...

Anlattıkça anlatıyorum,sizler duymaktan bıktınız,ben söylemekten bıkmadım.Hollywood da manyak bir etkim var...Genellikle projeleri üretirim,onlar üzerlerinde biraz oynayarak film yaparlar.İlk kıvılcımı çakan kişi hep ben olurum. Bebek Cafe de oturuyorum,elimde gazete,diğer elimde kahve,diğer elimde sigara,diğer elimde açma.Şaşırdınız değilmi?Ahtapot'un kollarını haftasonluk ödünç almıştım.Neyse,keyif dorukta:''Çip naber?'' Aaaa,bir baktım Hakan Peker. Çokta severim.Sarıldık,sarmalandık.Sohbet sohbeti açtı.Keyifsizdi. Hemen moral verdim:''Sıkma tatlı canını okşa bostan patlıcanını.'' Güldü,ardından ben aklımdakini ortaya çıkardım:''Hakan ya,filmde oynamak istermisin? Sana özel seni anlatan bir film?'' Şaşırdı,heyecandan çayı üzerime döktü:''Hay senin içeceğin çayın da...'' Özür diledi ve ben fikrimi söyledim.''Senin en hit şarkının isminden bir film yapalım...'' Hemen ayağa kalktı ve sağa sola atlayıp zıplamaya başladı:''Bir efsaneydi efsaneydi senle beraber olmak...'' Arada cafedeki bütün masalar talan oldu,apar topar onu dışarı çıkardım.''Bir efsaneydi...filmin adı. Senaryosunu yazacam.Okeymiyiz?'' çakıştık,ben senaryosunu yazdım.Hollywood'a yolladım. 1 sene cevap gelmedi ve bir gün sinemada Will Smith'in ''I am Legend'' filmini görünce düşüp bayıldım,ayılır ayılmazda avukatımı aradım...Yargı süreci devam ediyor...